Ahir Zamanda Ensar ve Muhacir Olmak
Ey İnsanlar!
Rab'biniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap'ın Arap olmaya Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi beyaz tenlinin siyah üzerine siyahında beyaz tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak Takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahi bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabı ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.
Sayıları yüz on dört bini bulan hacılara yapılmış olması itibariyle en kuvvetli hadislerden olan Veda Hutbe'sinden bir paragraf ile konuya girmek istedim. Bu noktada hayatı yaşama gayesinin en önünde Allah'ın rızası ve Peygamberin (s.a.v.) sünneti olmayan burada okumayı bırakabilir. Çünkü ben Allah'ın ve Peygamberi'nin sözü söylendiğinde üzerine 'ama' diyen insanlara bir şey anlatabileceğimi düşünmüyorum..
Allah'ın ayetlerinden;
“Zulme uğradıktan sonra Allah uğrunda göç edenleri muhakkak ki biz bu dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz; âhiret ecri ise elbette daha büyük olacaktır… Onlar güçlüklere katlanan, rablerine güvenen kimselerdir.” (Nahl, 16/41-42).
“Rabbin türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah uğrunda savaşan ve sabreden kimselerden yanadır.” (Nahl, 16/110).
Mekkeli sahabelerimiz, ağır zulümlerden sonra çok sevdiği yurtlarını terk etmiş ve Medine'ye göç etmişti. Muhacir olmuşlardı, ve Efendimiz s.a.v. Medine'deki sahabeyi Ensar ilan etti. Muhacir ve Ensarı birbirine kardeş kıldı. Ensar nsr kökünden gelen yardımcı, yardım eden demek. Nasrullah deriz ya Allah'ın yardımı.. Aynı kelime kökü. Ensar, Muhaciri öyle ağırladı ki neredeyse kendi evlerini bırakıp Muhaciri yerlerine oturtacaklardı. Peygamber (sav) zamanı bile olsa bu kardeşliğin arasına fitne sokmaya çalışanlar elbette oldu. Her şeye rağmen kıyamete kadar sürecek bir kardeşlik tesis edildi. Buradan günümüze bakmak isityorum o yüzden sadece çok kısa bir örneklem aldım. Anlatmakla bitmeyecek kadar derin nasihatler alabileceğimiz bir konu. Bu konuda okuma veya dinlemeler yapmanızı tavsiye ederim.
Ülkemiz bir takım zor dönemlerden geçiyor. Gerçekten her vatandaşı rahatsız edecek düzeyde yanlış politikalar, üzerine düşünülmeden fevrice hareket edilmiş durumlar, zorunda kalınmış, başka bir şeyi kurtarmaya çalışırken es geçilmiş meseleler olduğu aşikar. Bu karmaşadan elbette hiçbirimiz memnun değiliz. İşin bu siyasi kısmına ne gücümüz yeter ne de tam vakıf olabiliriz, bu noktada gücümüzün yettiği kısma kadar aksiyon alıp, Allah'ın bize her alanda daima ferasetli yöneticiler tayin etmesi için dua edip geçiyorum.
Ben Suriye'ye hiç gitmedim, ama gidenlerden dinledim. Orada senelerdir bitmeyen bir zulüm var. Bitmeyen bir zulüm ve savaş, yetimler, dullar, evsizler ve kesilmeyen bomba sesleri. Hatay'da deprem olduğunda evsiz, yersiz kaldı diye kim koşarak, isteyerek başka bir şehre yerleşti? Hiç kimse. Herkes bir parçasını orada bıraktı, doğduğu sokaklarda, yıkık evin duvarlarında bıraktı.. Düzenini ve güvenliğini sağlayabilen herkes de dönüyor ve dönme ümidinde.. Yani şimdi kim niçin durup dururken vatanını terk edip gelsin, kim niçin akrabasını, evini, ocağını bıraksın da dilini bile bilmediği yere gelsin paryalansın..
Evet bizim vatanımız cennet gibi bir yer olabilir. Ama oradan gelenlerin amacı cennet aramak değil, cehennemden kaçmak..
Bazı imtihanlara şahsen, bazılarına ümmet olarak, millet olarak gireriz. Kudüs ümmetin imtihanı, Suriye de bizim milletimizin imtihanıdır.
Ben sevgiyle yaklaştığım hiçbir kimseden zarar görmedim. Aksine gözlerindeki o hüzünlü tebessüm içimi hep acıttı. Hani o babasına tercümanlık eden tatlı kız diyor ya "bazenlerimiz iyi, bazenlerimiz kötü". Evet bazılarımız iyi, bazılarımız kötü. İnsanlar çoğunlukla ikiye ayrılır. İyiler ve kötüler. Çocuklar masum, kadınlar masum.. Amaçları bozgunculuk yapmak, fitne çıkarmak, olan hainler ve kötüler her yerde var.. Böyle ince bir meseleyi yanlış politikalar sebebiyle genelleyerek Allahın gazabını üzerimize çekmekten çok korkuyorum. Korkuyorum çünkü zulme uğrayanın âhı arşı titretir..
Güzellikle ülkelerine dönseler keşke.. Ancak burada oldukları sürece, tüm amalarımıza rağmen -eğer Allah rızası diye bir derdimiz varsa- biz onlara kardeşlik yapmak zorundayız...
Bir de Suriyelileri -inandığı değerler sebebiyle- korumaya çalışanları vatanını sevmemekle suçlayıp, kendisinin vatan sevgisinden öldüğünü bayrak paylaşarak göstermek isteyen tayfaya diyebilecek bir söz bulamıyorum.
Bu kaos ortamını benim için sonlandıran bir mesele kardeşimle yaşadığım diyalog oldu. Böyle fikir tartışmaları yaşarken dedim ki, tamam en Türk sensin.. O da bana dedi ki, tamam en Müslüman sensin.. :) Bu noktada tebessüm ederek, böyle boş bir tartışmanın içine çekildiğimizi fark ettim. Sonra da kendi işime bakmaya başladım. Tamam arkadaşlar en Türk sizsiniz.. Lütfen şimdi herkes yaptığı işi en güzel yaparak ve çok çalışarak vatan sevgisini göstersin.. Evet bizler de güzel Müslüman olma derdinde isek, kulluğumuzu Allah'a göstereceğiz ama haksızlığa susmamız ve hakikati söylemememiz mümkün değil. Ben doğru bildiğimi söylemekle mükellefim, kulak veren olur ya da olmaz benim işim değil.
Allah'ım ülkemizi vatan hainlerinden koru, biz ıslah edicileriz diyerek asıl bozguncuların kendisi olanları ıslah eyle. Bize merhamet ver, tüm muhacir kardeşlerimizi güzelliklerle vatanlarına, yurtlarına döndür. Burada oldukları süre içinde, bize öğütlediğin kardeşliğin hakkını vermeyi nasip et. Ülkemizde barış, kardeşlik ve sükunet ortamı tesis et. Amin..