Fısıltı HABERLERİ
HV
28 MART Perşembe 21:49
1 Advert

YA HAZRETİ ŞEMS-2

Emine AYDEMİR
Emine AYDEMİR
Giriş Tarihi : 28-10-2022 13:55

YA HAZRETİ ŞEMS-2

Şems Tebrizi hz’nin türbesinin bitişiğinde Mevlevi zaviyelerinin en güzeli vardı. Zaviyenin geniş avlusunda Sema icra edilirdi. 

Hz Mevlana’yı ziyarete gelen şeyhler, tarikat ileri gelenleri ve alimler önce Şems zaviyesine inerler, üç gün burada kaldıktan sonra Hz. Mevlana’yı ziyarete giderlerdi. 

Usul ve edebi öğrendiğimiz ehli irfanın bu davranışı bizler için örnektir. Hz Mevlana’dan önce Hz Şems ziyaret edilir. Mübareğe bahşedilen aşkdan, nurdan, ilimden, feyzden ve dahi bilmediğimiz birçok nimetten nasiplenmek niyaz edilir..

Şems Tebrizi hz, hayatı boyunca kendini ve anlattığı hakikatleri anlayacak aşk dolu temiz bir gönül aradı, diyar diyar gezdi, nicelerini irşad etti. 

Gittiği yerlere bolluk ve bereket götürdü, bulunduğu yerlerdeki insanlara dualar etti, gözyaşı döktü.. Gönüldaş’ı ile mana alemindeki görüşmelerden sonra sıra dünya alemine gelmişti..

642 Hicret yılının (1244) Cemaziyelahir ayının 26’sında Konya’ya geldi.

Hz. Mevlana, Pembe Füruşan Medresesinden (bugünkü iplikçi cami) çıkıp, öğrencileri ile Karatay medresesine doğru ilerlerken ansızın Tebrizli Şemseddin ile tesadüf etti.. Hz Mevlana ve Hz Şems’in buluştuğu tarihi noktaya “iki denizin buluştuğu yer” anlamında “Meracel Bahreyn” denildi. (Günümüz Konya’sında Alaaddin Tepesinden, Hz Mevlana türbesine doğru giden cadde üzerinde) 

Hz Şems; “Siz, bizlerin ne kadar büyük olduğumuzu bilir misiniz?” diye sordu. Mevlana hz, boynunu büktü, düşündü ve “Tahmin edemiyorum” dedi. 

Hz Şems, bu cevabın edepten ileri geldiğini anladı ve Hz Mevlana’ya, Manevi bir yolculuğa çıkmaya hazır mısın? dedi.. 

Sultan Veled; “Hz Mevlana, hz Şems’in yüzünü görünce sırlar ona açıldı. Görülmemiş şeyler gördü. Kimsenin duymadıklarını duydu. Âdeta Hz Mevlana’nın gölgesi, hz Şems’in yüzünün nurunda yok oldu.” 

Yolculukları, Selahaddin Zerkubi hz’nin hücresinde başladı, altı ay sohbet ettiler. Öyle bir sohbetti ki bu; dilsiz, dudaksız, sözsüz.. kalpten kalbe bir akış, duyuş ve biliş.. manevi sırlar, muhabbetullah, tecelliler, zikirler.. Kendilerini tamamen Hakk’a verdiler.

Hz Şems Tebrizi ile Hz Mevlana halvete çekildikleri zaman, ne yapıyorlar? diye merak eden, onları kapının deliğinden gözetleyen hz Mevlana’nın hanımı Kerra Hatun şöyle anlatır: 

“Kapının deliğinden onları gözetliyorken, aniden, halvete girdikleri odanın karşı duvarının perde gibi aralandığını gördüm. 

Şekilleri şemalleri, giyimleri kuşamları hiç kimseye benzemeyen altı heybetli adamın içeriye girdiklerini, selam vererek yer öptüklerini ve Mevlana’nın önüne benzerini hiçbir yerde göremediğim bir demet gül koyduklarını gördüm. 

Sabahtan öğle vaktine kadar huzur içinde oldukları halde ağızlarından tek kelime çıkmadı. Öğle namazının vakti girince Hz Mevlana, hz Şems’e; “namaz kılalım, imamlık edin!” diye işaret edince, hz Şems; “siz varken kimseye imamlık düşmez” diye cevap verdi. 

Bunun üzerine hz Mevlana imamlık etti. Namazlarını kıldıktan sonra, o altı ulu kişi, büyük bir ihtiram içinde geldikleri gibi girdikleri duvar içinden çıkıp gittiler.”

Kerra Hatun: Hz Şems gelmeden önce Hz. Mevlana’nın adam boyundaki bir çerağ altında, tan yeri ağarıncaya kadar babasının kitabını okuduğunu, ne var ki Hz Şems geldikten sonra Hz Mevlana’ya ne babasının kitabını ne de başka kitapları okuttuğunu söylediği aktarılır. 

Hz Şems geçmişte yaşamış alimlerin sözlerinin tekrarlanıp durmasına tahammül edemiyor, Hz Mevlana’nın kendi kalbine gelen sırları dile getirmesini istiyordu. O, Hz Mevlana’daki cevheri görmüştü ve kendisini bu cevheri açığa çıkarmaya memur etmişti. 

Birlikte oldukları iki yıl içinde cevheri açığa çıkarmasına çıkardı ama bu zengin rezervli cevherin işlenmesi de gerekiyordu. İşlenmesi için cevherin nar olmasına ihtiyaç vardı. Ve o nar olsun diye narına yanan yine hz Şems oldu, kendi başını verdi..

Şems Tebrizi hz, büyük bir ihtimalle Konya’ya gelirken, başına gelecekleri biliyordu. Şöyle ki; medresenin kapısına oturuyor, Mevlana’yı görmek isteyenlere “Niyaz olarak, şükrane olarak ne getirdiniz? 

Onu gösterin ki size Mevlana’yı göstereyim.” diyordu. Bir gün adamın biri bu garip dervişe kızarak “Sen ne getirdin ki, bizden ne istiyorsun?” deyince, Şems Tebrizi hz; “Ben kendimi getirdim. Başımı onun yoluna feda ettim” demişti. 

Mihneti kendilerine nimet, zahmeti de rahmet olarak gören Allah’ın Veli kulları, başlarına gelen her şeyin Hakk’dan olduğunu bilirler de zirve noktada bir teslimiyet göstererek Aziz Mahmud Hüdayi hz gibi;

“Hoştur bana Senden gelen,
Ya gonca gül yahut diken,
Ya hil’at ü yahut kefen,
Lütfun da hoş, kahrında hoş.” derler.
 
Hz Mevlana’nın Tebrizli Şems hz ile karşılaşmasından sonra halkla alakasını kesmesiyle, halk ve müridlerinin büyük bir kısmı kim olduğunu bilmedikleri, kendilerini Mevlana’dan ayıran Şems Tebrizi’ye haset edip onu kınamaya, sonra da açıkça onun dedikodusunu yapmaya başlamışlardı. 

Hz Şems herkesin kendine düşman olduğunu fark edince 15 şubat 1246 tarihinde ansızın ortadan kayboluvermiştir.

Hz Şems’in gitmesinden sonra Hz Pir Mevlana Celaleddin Rumi çok üzülüp buna sebep olanların yüzlerine dahi bakmayınca, durumun eskisinden de kötü olduğunu görenler, yaptıklarından pişman olup hz Mevlana’dan af dilemiş, Cenabı Pir de onları affetmiştir. 

Bir müddet sonra hz Şems, Şam’dan bir mektup gönderince kendisinin oraya gittiği anlaşılmış, hz Mevlana oğlu Sultan Veled’i ,Şems hz’ni getirmesi için Şam’a göndermiştir.

8 Mayıs 1247 tarihinde Şems hz tekrar Konya ya geldi. Af dileyenlerin özrünü hz Şems’de kabul etmiş ve bu sefer hz Mevlana’nın medresesindeki hücresinde altı ay boyunca marifetullaha dair sohbet etmişlerdir. 

Bu sırada yanlarına Şeyh Selahaddin Zerkubi ve Sultan Veled hz den başka kimsenin girmesine müsaade etmemişlerdir.

Bir müddet sonra yeniden dedikodular başlayınca Şems Tebrizi’nin Sultan Veled’e “Bu sefer öyle bir gidiş gideceğim ki kimse izimin tozunu bulamayacak. Onu mutlaka bir düşmanı öldürdü diyecekler” dediği rivayet edilmiştir. 1247 senesinin aralık ayında bir Perşembe günü yeniden ortadan kaybolmuştur.

Bir gece Sultan Veled, rüyasında Şems Tebrizi hz nin şehit edilmiş bedenini bir kuyuda gördü. Uyanınca en yakın dostlarını yanına alarak kuyuya gitti, Mübareğin bedeni hiç bozulmamıştı. 

Oradan çıkarıp kuyunun yanına defnettiler. Aşıklar Pir’i iken Şehitlerin de Pir’i olmuştu Hz Şems. Rabbimiz Şefaatlerine nail eylesin. (Şuan ki türbesinde sandukanın altında kuyu halen mevcuttur.)

Not: İstanbul Beykoz ilçesinde Şemsi Sultan hz’nin, Şems Tebrizi hz’nin kardeşi olduğu rivayetlerde geçmektedir.

Muhabbetle..
Emine AYDEMİR 

Kaynaklar: Şems Tebrizi/Melehat Ürkmez
18 Beyit Dinle/Fatih Çıtlak
Aziz Mahmud Hüdayi hz eserleri

YORUMLAR