Fısıltı HABERLERİ
HV
19 MART Salı 16:59
Advert

Vahiy ve Sünnetle Manevi Salgınlardan Korunma

Nazile ŞANAL
Nazile ŞANAL
Giriş Tarihi : 23-12-2022 12:57

Vahiy ve Sünnetle Manevi Salgınlardan Korunma

 

İnsan iki dünya arasında süregelen bir serüvenin failidir.

Dolayısıyla doğar, büyür, yaşar ve ölür.

Ve bu serüven içerisinde maddi manevi hastalıklara maruz kalması da gayet tabidir/doğaldır.

Dünya hayatı Rabbimiz tarafından tayin edilen zamana kadar; takdir edilen sebep ve sonuçla asıl yurt olan ahiret yurduna göçülecek hiç kuşkusuz.

Konu başlığımızın, kapak konumuzun manevi salgınlar olması tesadüf değil tevafuktur.

Ve yaşadığımız çağda en ağır bedellerle tezahür etmekte.

Gerek yazılı gerek görsel yayınlar, sosyal ağlar aracılığıyla öyle yaygın hale geldi ki, Allah muhafaza etsin önü alınıp akıllar başlara geri döndürülmez ise dahada acı sonuçlar insanımızı beklemektedir.

Halihazırda bile ok yaydan çıkmış vaziyette.

Bize ne oldu demekten kimse kendini alamıyor maalesef .

Herkes şikayetçi ancak kimsecikler üzerine alınmadan, bu serüvende yerimizi aldığımız apaçık ortada,

Aslında suçlu aramak yerine çözüm bulmaktır asıl olan.

Ancak doğru teşhis konulmalı ki doğru tedavi geliştirilsin.

Kimine göre de her şey normal güllük gülistanlık.

Normal ise nedir bu halimiz.

Görülüyor ki maddi hastalıklar gibi manevi hastalıklar da bulaşıcı olabiliyor ve salgına dönüşebiliyor.

O yüzden bastığımız zemini çok iyi analiz etmek mecburiyetindeyiz;

Eşimizi, dostumuzu arkadaşımızı seçerken ahlakından emin olduktan sonra yolculuğumuzu devam ettirmek zorunluktur.

Aksi halde nahoş sonuçlar yaşanabilir.

Hep söylenen bir tespit vardır oda yaşadığın beş kişinin ortalaması olduğun gerçeğidir.

Kişi dostunun dini üzeredir hadisi şerifi olaya daha da netlik kazandırmakta.

Üzüm üzüme baka baka kararır atasözünü de yabana atamayız.

Geçmişten geleceğe bir bağ kuracak olursak ta.

Allah’ın gönderdiği Nebiler, Peygamberler gönderildikleri toplulukları irşad edip, en vahşi kavimleri dahi olumlu yönde dönüştürmeyi başarmışlardır.

Burada öncelenmesi gereken de bulunduğunuz ortamda güttüklerinizden sorumlu oluşunuz ve onları hangi yönde inşa edişinizdir.

Hep üzerinde durduğumuz toplumun çekirdeğini oluşturan aile mefhumu olumlu yönde irşad edilirse temiz ahlaklı bir toplum oluşturmak başına da hakkıyla idare edecek halife getirmek hiç de zor olmayacaktır.

Bunu bizden çok daha iyi bilen farklı zihniyetler topla tüfekle başaramadıklarını aile üzerinde tahribatlar yaratarak, sahte mutluluklar yarattıkları sosyal ağlarla aileyi oarçalayıp suyunda boza pişirmenin peşindeler.

Ve zavallı zayıf omurgasız yöneticileri de bu olaylara dahil edip işlerini yoluna koymuşlar;

Hızlı adımlarla; Allah muhafaza etsin önlemi alınmazsa sona yaklaşılmış vaziyette...

-Aileler parçalandı salgın!

-Ahlaksızlık arttı salgın!

-Boşanmalar arttı salgın!

-Yoksulluk arttı salgın!

-Yalan arttı salgın!

-Talan arttı salgın!

-Yolsuzluk arttı salgın!

Aslında bunlar kısmen nadiren işlenen  manevi hastalıklar suçlardı; şimdilerde suç hata olarak bile görülmeyip sıradanlaştırıldı.

 

Rahatlıkla iftira atılabilir hale gelindi;

Sadece bir kişi diğer kişiye iftira atmıyor, bir topluluk diğer bir topluluğa iftira edip yalan söyleyebiliyor.

Bunun adı manevi dalgın değil de nedir Allah aşkına.

Oysa yüce kitabımız iftiracının yalancının şahitliğini kabul etmiyor.

Hakikaten yaşadığımız yüzyılda Ahlaksızlığın bu denli sıradanlaştığı görülmüş vaka değil.

Bir insan bir hata yaparken ya Allah’tan korkar, ya kuldan utanır, ya da kanunlardan çekinirdi.

Allah muhafaza etsin bunların hiçbiri etken değil artık.

İstisnalar ahlaklı insanlar var hamdolsun ama onlarda yine ahlaksız olanların tahakkümüne maruz bırakılıyor.

Allah sonumuzu hayretsin.

Nasıl böyle kaptırdık gidiyoruz bir alamete:

Yani söylemeden geçemiyorum bakıldığında herkes birini düzeltiyor.

Baktığın zaman düzeltmeye çalışan, düzelteceğinden daha masum değil ki!

Ağzını doldura doldura  oh maşallah Allah rasulünün ahlakından bahsediliyor da, mübarek bize ne katmış ona bakmak lazım.

Cennet mekan Rahmetli Erbakan hocamız teşkilat modelinden bahsederken; intaç örneğini verirdi; kantarın topuzunda ne var derdi.

Rabbimizin ecrini vereceği konuştuklarımız değil amele dönüştürdüklerimizdir.

Kaldı ki şu sosyal ağlarda özgürce gezinmeler, mahrem haller, sanki oralarda yapılanlardan sorumlu değilmiş gibi davranmalar, paylaşımlar da bir salgına dönüştü.

Teknoloji den şikayetçi olunmaz bir nimettir.

Amacı dışına taşmak iki dünyamıza külfettir zarar ve ziyandır.

Şu açık yürekle ifade edilebilir, eğer siz toplumda alenen işlenen hataları hem eleştirip hem de kendiniz işliyorsanız manevi hastalığa yakalanmışsınız ama haberiniz yok.

Teşkilatta genç kızlarımıza sorardım; özenmiyorsunuz değil mi dışarda gördüğünüz arkadaşlarınıza dediğimde çok ama çok razı memnun olacağımız cevap verirlerdi ”onlar bize özensinler” Allah onlardan ebeden razı olsun hiç dönüşmediler elhamdulillah.

İstisnalar olmuştur illa ki. Ama kaideyi bozmaz istisnalar.

Yine dönüp dönüp sosyal mecraların günahın, hatanın en çok yaygınlaştığı, salgınlaştığı mecralar olduğunu vurgulamanın elzem olduğunu vurgulama ihtiyacı duymaktayım; lütfen biraz değil ,çok çok temkinli, usturuplu paylaşımlar yapılması açısından.

Ne başkalarının sınırı ihlal edilsin, ne de kendi sınırlarımızın ihlal edilmesine zemin hazırlanmasın.

Bizim kitabımızın bir sırrı vardır: Yapmademez ,yaklaşma! der...

Her zaman üzerinde durmayı gerektiren bilgi çokluğu maalesef bir salgına dönüştü, amma velakin yine üzerimizde etkisi ,hiç okumamış ebeveynler kadar iz bırakmıyor,

Yine burada da her iki nesil içinde istisnalar var.

Arapçada duymaya nida denir ya...

Peygamberler bu nidayı Rabbimizden aldıkları vahyi duymakla yetinmeyip duyduklarını anlamlandırıp gereğini yerine getirmişler.

Yani işitmişler.

İşittik itaat derken bir daha bir daha  durup düşünmek tescillemek gerekiyor.

Kulaktan kalbe indirmeli,

Kulaktan giren kulağa girer be oradan da çıkar gider;

Kalbe giren ise insana sirayet eder ve en küçük sallantıda savrulup gitmez.

Harıl harıl yapılan eğitimlerin , okunan kitapların, dinlenen vaazların tesirli olmayışı, dilin kalbe inmeyişinden sebep olabilir mi acaba?

Allah Resulü Mekke halkına Vahyi duyurdu ancak kulağıyla dinleyenler hidayete eremedi.

Çünkü kalpleri meşguldü, Muhammed yetim, Peygamberlik ona değil kendilerine gelmeliydi.

Oysa kalbi tertemiz olanlar makam mevki hırsı olmayanlar kalpleriyle dinleyenler Allah’a ve resule tâbi oldular.

Efendimiz eliyle göğsünü işaret ederek ”İşte takva buradadır” buyurdular.

Allah’ım nefsime takvasını ver diye de dua etmiştir.

Kalp maddi anlamda hayati önem taşıdığı gibi, manevi “takva “açısından da  hayati  önem arz etmektedir.

Akletmek, fikretmek, zikretmek gerekiyor anlaşılan.

Kolaycılık, benbilirimcilik, ben yaptım oldu salgınından kurtulup, yalandan, yanlıştan kötüden ve kötülükten takva ile arınılabilir.

Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Ey inananlar ona yaraşır şekilde korkun( gücünüzyettiğince )saygılıolun(emirlerinin  dışına çıkmaktan sakının) Âl-î İmran suresi 102.ayet.

Takva korunmak, sakınmak, kaygı duymak acaba Rabbin emir v yasakları konusunda bir hataya düşme hususunda azami gayret göstermektir.

Dikenli yollarda yürürken gösterilen hassasiyetle, maddi zarardan korunmak gerekiyorsa;

Allah’ın koyduğu sınırları ihlal etmemek için de azami gayret göstermek gerekir.

Teğabun suresi 16 ayette de tasdik üzerine tasdikleniyor.

“Allah’tan gücünüzün yettiğince sakının” buyruluyor.

Fiziki hastalık ve salgınlara yakalanmamak için nasıl korunuyor çare ve tedavi yolları aranıyorsa.

Manevi hastalıklar be salgına yakalanmamak için azami gayret göstermek zorunludur.

Aslında hem maddi hem manevi arınma bir bütündür.

Maddi olarak ta helal temiz olana olan hassasiyetimiz maneviyatımızı da doğrudan etkilemektedir.

İç ve dış dünyamızı helal ve nezih olanla inşa etmek fıtrata uygundur.

Yoksa hem maddi hem de manevi salgının pençesinden kurtulunmaz.

Allah korusun.

Sözün özü manevi hastalığa ve salgına yakalanmamak için vahye  ve sünnete  tabi olmak

zorunludur!

 

-İnsanların arasını adaletle düzeltin  Hucurat 9.

 

-Size gelen haberi araştırın Hucurat 6.

-Birbirinizi ayıplamayın

Hucurat 11.

-Zandan sakının Hucurat 12.

 

Bilindiği üzere Hucurat suresi

Ahlak bilgisi dersi :

Salgına yakalanmamanın anahtarı denilebilir.

Kur’an ve sünnete yeniden yenidensarılıp silkelenmek arınmak, kurtulmak umuduyla !

Vesselam

Nazile ŞANAL

YORUMLAR
ÇOK OKUNANLAR