ANLATABİLİYOR MUYUM?
"Anlatabiliyor muyum?" cümlesi ne kadar manidar bir cümle öyle değil mi?
Bazen insanlara laf anlatmak ya da kendimizi ifade etmek için bayağı sarf ederiz bu cümleyi. Peki ne için? Başkalarına kendimizi ifade etmek için ne
mecburiyetimiz var?
Hayat bizim hayatımız ve sadece kendimiz için yaşamalıyız.
Zaman ne gösterir bilinmez elbet. Zaman öyle bir zaman oldu ki kimin eli kimin cebinde belli belirsiz artık.
Hesapsız tutarsız yaşamanın adı, bu da benim hayatım, benim kararlarım, sizene demek olmuş.
Kızımın ilkokul öğretmeni derdi ki; "Seni seviyorum ama yaptığın hareketi sevmiyorum. Bu da seni sevmiyorum anlamına gelmez."
Çocuklarımızı bu şekilde eğiterek bizlere teslim etti.
Zaman zaman ben de bu tekniği kızıma uygularım. Kızıma da "Unutma bu öğretmeninin öğretisi," dediğimde hemen kendine çeki düzen verir.
"Anladın mı mı demeli, anlatabiliyor muyum mu demeli sizce? Hangisi daha manidar ve anlamlı?
Ne demiş atalarımız;
"Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır."
Kaba kuvvet hiçbir şeye yaramaz sadece yalnız kalmanız için yardımcı olur.
"Dost acı söyler demişler," dost vardır bir de dost diyebildiklerimiz vardır.
Anlayabiliyor muyum?
Zaman bir içim su gibidir.
Mevlam akıl vermiş, göz vermiş, izan vermiş, el ve ayak vermiş.
Bize sunulan güzellikleri güzel değerlendirmek yerine neden kalp kırar insanlar anlamış değilim doğrusu.
Dünya yuvarlak bir gezegen.
Gökyüzünü mavi bulutlar ile ödüllendiren, insanları da kadın ve erkek olmak üzere ikiye ayırmış.
Çocukları da bu iki insana güzellik katması adına bizlere sunmuş yaradan.
Peki sorarım size kalp kırınca eline ne geçecek hiç hesap ettin mi?
Kıldığın kalbe belki bir gün muhtaç olacaksın, hiç hesaba kattın mı bunu?
Güneş gökyüzünü ısıtırken bizlere bunaltıcı bir hava verir. Yağmur yağdığı zaman da bir panikle koşarız. Hhiç düşündünüz mü bu sokaklarda evsiz yaşayan insanlar var iken neden elimize geçen fırsatı güzel değerlendirmiyoruz?
Bir de şöyle düşünecek olursak,
hep benim olsun, hep ben başarıya koşayım.
Niçin karşı tarafa fırsat vermeyiz veya vermek istemeyiz?
Bizim olmuş zaten neden eşin dostun da olmasın ki?
Bazen sokakta kızımla yürürken sokak çocuklarını gördüğümde içim acır. Kimi mendil satar, kimi ise su satarak aç karnını doyurur. Burada şükür devreye girer işte.
Rahmetli annem hep derdi, "Şükür et kızım, şükür eden mutluluğa doğru yol alır."
Annem ne kadar da haklıymış. Sokakta olan çocukları gördüğümde hep annem gelir aklıma. Halimize şükür ederim hep. Var iken carçur edersek yarın bulamayabiliriz öyle değil mi?
Anlatabiliyor muyum?