Dr. Erciyes, kalp krizi vakalarındaki artışın üzücü ve endişe verici olduğunu belirterek, "Kalp krizi vakalarında yaşanan bu artışın altında pek çok neden yatıyor olabilir. Ülkemizde her yıl yaklaşık 250 bin kişiye kalp-damar hastalığı tanısı konuluyor ve maalesef bu hastaların 150 bini yaşamını kaybediyor. Dünya Kalp Federasyonunun raporuna göre, her yıl yaklaşık 18 milyon kişi kalp hastalıkları nedeniyle erken ölüyor ve bu rakamın 2030'da 23 milyona yükseleceği tahmin ediliyor," dedi.
Covid-19'un Kalp Sağlığı Üzerindeki Potansiyel Etkileri
Pandeminin bu tablodaki olası etkilerini değerlendiren Dr. Erciyes, "Covid-19 mikrobunun doğrudan kalp kası ve damarları üzerinde zararlı etkileri olabileceği söylenebilir. Ayrıca Covid-19'un vücutta tetiklediği iltihaplanma süreçleri de kalp krizi risklerinde artışa sebep olabiliyor. Covid-19 geçiren kişiler uzun dönemde kalp ritim bozuklukları ve kalp yetmezliği gibi sorunları da yaşayabileceği öngörüsü bugünlerin yine tartışma konularından," uyarısında bulundu.
Pandeminin Dolaylı Etkileri de Göz Ardı Edilmemeli
Dr. Erciyes, pandeminin sadece doğrudan etkilerinin değil, dolaylı sonuçlarının da kalp sağlığını olumsuz etkilediğini vurgulayarak, "Pandemi sürecinde değişen yaşam alışkanlıklarımız, fiziksel aktivite düzeyindeki düşüş, sağlıksız beslenme ve artan stres gibi faktörler de kalp sağlığımızı olumsuz yönde etkiledi. Covid-19 döneminde yaşanan zorluklar ve ertelenen sağlık kontrolleri de kalp sorunlarının zamanında teşhis ve tedavisini geciktirmiş olabilir," diye konuştu.
"Belirtisiz Covid-19 Geçirenler Bile Risk Altında Olabilir"
Covid-19 enfeksiyonunu klinik olarak belirgin semptomlarla geçirmemiş kişilerin bile virüsün potansiyel olumsuz etkilerine maruz kalmış olabileceği uyarısında bulunan Dr. Erciyes, "Covid-19 enfeksiyonunun kendisi doğrudan kalp kası ve damarları üzerinde ciddi hasarlara yol açabilen ve ölümcül sonuçlar doğurabilen bir hastalıktır. Pandeminin başlangıcından bugüne toplumun büyük bir çoğunluğunun Covid-19 mikrobuna maruz kalmış olduğu düşünülürse bu mikrobun kalbin üzerinde çeşitli etkileri olabileceği ve uzun vadede kardiyovasküler sistemde bozukluklara yol açabileceği ihtimali göz ardı edilmemelidir," ifadelerini kullandı.
Kalp Sağlığını Korumak İçin Bütüncül Yaklaşım ve Resveratrol Desteği
Kalp sağlığını korumak ve olası riskleri en aza indirmek için bütüncül bir sağlık yaklaşımının benimsenmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Erciyes, "Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, dengeli beslenmek, düzenli fiziksel aktivite yapmak, sigara ve alkolden uzak durmak ve stres yönetimini öğrenmek kalp sağlığımız için hayati önem taşıyor," dedi.
Dr. Erciyes, bazı araştırmaların resveratrol gibi doğal bileşiklerin de kalp sağlığına destek olabileceğini gösterdiğini belirterek, "Resveratrol, özellikle kırmızı üzüm kabuklarında, böğürtlende, ahudududa, yer fıstığında ve bazı bitkilerde bulunan güçlü bir antioksidan polifenoldür. Bilimsel çalışmalar, resveratrol’ün kan basıncını düşürmeye, LDL (kötü) kolesterol seviyelerini iyileştirmeye ve damar sertliğini azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermiştir. Anti-inflamatuar özellikleri sayesinde kardiyovasküler hastalık riskinin azalmasına ve kan pıhtılaşmasının önlenmesine yardımcı olabilir. Resveratrol, besinlerin yanı sıra gıda takviyesi olarak alınabilir. Ancak bu tür takviyelerin etkileri kişiden kişiye değişebileceğinden, kullanmadan önce mutlaka bir doktora danışmak büyük önem taşıyor," uyarısında bulundu.