GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE YAREN

Öncelikle yaren ne demektir oradan başlayalım. Çoğunlukla yaren ile yaran kelimelerini karıştırırız. Yaren mi yahut yaran mı? Dilerseniz bu soruya cevap bulmakla başlamış olalım.Yâren ve Yâran kelimeleri birbirinden farklıdır. Yâren, tekil bir kelimedir. Yakın arkadaş, dost anlamına gelir.  Yâran ise yarenin çoğuludur; dostlar, arkadaşlar manasına gelir.  

Tarihin akışı içerisinde yaran kültürü; insan yetiştiren, insanı hayata hazırlayan, sosyal düzeni ve güvenliği koruyan, kültürünü nesilden nesile aktaran, İslam İlkeleriyle Türk Kültürünün birbiriyleharmanlandığı bir organizasyonun adıdır yaren.

Yaren ilk kez nasıl ortaya çıktı?

Şüphesiz,yaren organizasyonunun ortaya çıkması Türk Tarihinin en zor zamanlarına denk gelir. İslam kültüründeki cömertlik, fedakârlık kavramlarıyla Türk Kültüründeki cesaret, kahramanlık, yiğitlik kavramlarının harmanlanmasıyla ortaya çıkmıştır.

Türk tarihinin belki de en zor zamanları olan Anadolu’nun Moğol istilasına uğradığı zamanlardı. Kayseri, Malatya, Sivas, Konya ve daha birçok Türk şehri Moğol işgali altındaydı. Ahiler Moğol baskısından kurtulmak ve Anadolu’da tutunmak için yeni bir savunma hattı oluşturdular. Ahilerin bir kısmı yeni bir savunma hattı olarak Kuzey Anadoluya yani (Çankırı/Kastamonu) vebir kısmı da Batı Anadolu (Kütahya/Afyon/Eskişehir) topraklarına çekildiler. Amaçları bu topraklarda organize olup Anadolu topraklarının ebediyen yurt olmasını sağlamaktı.

Şehirlerde esnaf teşkilatlanması şeklinde organize oldular. Köylerde gündüz işinde gücünde olan halkı, gece dini eğitimler, haftanın belli günlerinde kılıç ve ok eğitimleriyle savaşa hazırladılar. Ayrıca kışın uzun günlerinde yatsı namazı ile sabah namazı arasında eğlenceler düzenlediler.

Bu eğlenceler dünyanın diğer yerlerindekinden farklıydı. Eğlencelerde disiplin en önemli kuraldı. Disiplinle birlikte teşkilatlanma çok önemliydi. Yaren ekibi 24 erattan oluşuyordu. Yaren eratının en seçkini, sözü kayıtsız olarak dinlenen başağa; Bayındır boyunu temsil etmekteydi. Başağa, Dede Korkut’un hikayelerinde sıkça bahsettiği “Hanlar hanı Bayındır Han’ı’’temsil ediyordu.

Baş ağadan sonra gelen küçük başağa ise Dünyanın en büyük medeniyetlerinden birisini kuracak Osmanlı Devletinin kurucu boyu, Kayı boyunu temsil etmekteydi.

 

Bu organizasyon bir nevi Türk Tarihindeki kurultayları belki de Türk derin devleti olarak tanımlanan ak sakallıları temsil ediyordu. Türk milleti yurtsuz kaldığında 24 oğuz boyu bir araya gelecek ve Türk’e yeni bir yurt oluşturacaktı. Tıpkı Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışından sonra Ankara ve civarında Ahilerin kurduğu Ankara Ahi Cumhuriyeti gibiya daErtuğrul Gaziyle Söğüt/Domaniç’e göç eden onunla yurt tutan Ahi Şeyhi Şeyh Edebali misali.

Yaren Teşkilatı, İslam tasavvuf geleneği ile Orta Asya Türk kültürünün kaynaşmasından oluşur. Başağaya tıpkı bir şeyhe duyulan saygı gibi saygı duyulur. Onun emirleri kesindir ve yerine getirilir. Yarende oturma düzeni ona göre şekillendirilir. Ondan ya da yardımcısı küçük baş ağadan izin alınmadan hareket edilmez.

Baş ağanın sözü yalnızca yarenlerde geçmez. Şehirlerde çarşı ve pazarları denetler. Yanına aldığı eratla birlikte halkı kandıran, ayıplı mal satan esnafı kontrol eder. Uyarılara rağmen ayıplı mal satan esnafın pabuçları Cuma namazında caminin damına atılır ve halka ayıplı mal sattığı ilan edilir. Bu olaydan sonra halkın nazarında itibarı düşen esnaf bir daha o beldede mal satamaz olur. Halk arasında sıkça kullanılan pabucu dama atılmak deyimi buradan gelir.

Yaren eratının üç kapalı ve üç açık kuralı çok önemlidir.

Eli açıktır; cömerttir. Veren eldir.

Sofrası açıktır; Yedirmeyi içirmeyi, açları doyurmayı kendisine vazife edinmiştir.

Kapısı açıktır: Darda kalanlara, yoksullara ve muhtaçlara kapısı kayıtsız şartsız açıktır.

Gözü kapalıdır; kötüye yanlışa bakmaktan kendisini korur.

Dili kapalıdır: Dedikodu, gıybet iftira gibi kötü hasretlerden kendisini korur.

Beli kapalıdır: Zina ve diğer şehevi duygulardan kendisini korur.

 

Yaren sohbetlerinin ne derecede önemli olduğuna belki de Yâran odalarında duvara asılı duran şu yazıda saklıdır. ‘Kız Anadan Öğrenir Sofra Düzmeyi, Oğlan Babadan Öğrenir Sohbet Gezmeyi’

Yaren bilinci Ahilerde Usta/Çırak geleneğine benzer bir sistemde babadan oğula geçerek yaşatılır ve gelecek kuşaklara aktarılır.

Çankırı Yaren Kültürünü yerelden genele aktarmak amacıyla Çankırıİl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Yaklaşık bin yıldır bütün canlılığıyla,Anadolu’nun bozkırlarıyla kaplı tarihi kenti, Çankırı’da yaşatılan yaren kültürünün, tüm insanlığı ortak kültür mirası olmaya layık olduğu belirtildi.  Bunun üzerine bakanlık, Çankırı başta olmak üzere ülkenin bazı bölgelerinde yaşatılan sohbet toplantıları ile ilgili bir çalıştay gerçekleştirdi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından Unesco’ya yapılan başvuru olumlu sonuçlandı. Çankırı’nın yerelden evrensele uzanan en önemli kültürel zenginliği olan 'yaren kültürü', 15- 19 Kasım 2010 tarihlerinde Kenya’nın Nairobi kentinde gerçekleştirilen Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Hükümetler arası Komitesi 5'inci Olağan Toplantısı'nda, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından, İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi'ne kaydedildi.

Bu duygularla sözlerime son verirken; Çankırı Yaren Kültürünü gelecek nesillere ulaştırmak için çaba sarf eden, bu gecenin düzenlenmesinde emeği geçen tüm dostlara,

Bu kültürü nesilden nesile aktaran ve bizlere ulaştıranatalarımıza,

Kanlarını canlarını bu toprakları vatan tutmak için vermekten çekinmeyen şühedaya,

Gazi Mustafa Kemale, Gazi Danişmende, Emir Karatekin’e, Ahi Evren’e, Şeyh Edebali’ye ve binlerce fetih ruhlu Türk ulularınaselam olsun. Selam Olsun

Devleti Ebed ve Müddet ruhuyla, geleceğiniz ebediyen şen ve daim olsun.

 

Recep SARIHAN

Eğitimci-Yazar