OKUYUCU SEVGİSİ YAZAR HEYECANI
Yaklaşan fuarlar öncesi bir iki kelam etmek istiyorum.
Yazar ve okuyucu sevgisini ilk fuarım İstanbul Tüyap Fuarı'nda yaşamıştım. Nasıl bir duygudur, nasıl sevgidir anlatılmaz ancak yaşanır...
İlk göz ağrım, ilk gönül sızım kitabım "Hem Az Hem Çok" çıktığında yeniden doğmuş gibi oldum. Sanki hastane odasında kızımı kollarıma almış gibiydim.
Diyeceksiniz ki evlât ve kitap aynı kefeye konur mu?
Elbette konur... Kitabın kokusu, içindeki harfler, cümleler yüreğimin yansımasıdır.
Evlât ise; benim canımdan kanımdan bir parça. Yaşam onunla birlikte güzel ve renkli. Kitabım da; yüreğimden dökülen acının sızısını döküyorum boş sayfalara. Sonra tüm duygularım kitabın sayfalarında buluşuyor.
Bazen hüzünlerimi, bazen de mutluluklarımı döküyorum, ince duygular ile bezenmiş sürükleyici hayat serüvenimi!..
Kimi zaman da kurgularla buluşturuyorum harflerin durağında yeni yolculuğa yol almak adına, heybeme yüklediğim umutlarımla yol alıp yeni yolculuklara yelken açıyorum.
Gelelim fuarlara. Fuarlar, yazar için anlatılamaz eşsiz bir duygudur.
Okuyucunun gözlerindeki ışıltıyı gördüğünde bir daha sarılıyorsun kaleme, kâğıda.
Hava buz gibi de olsa bir okuyucu eserine sarıldığında buz gibi hava bir anda ağustos sıcağı gibi ısıtır benliğimizi.
Geçtiğimiz nisan ayında, Gaziosmanpaşa Kitap Fuarı'nda tam umudumu yitirmişken, tam toplanmak üzereyken bir okuyucum; Şüra'm geldi ki hava buz gibi olmasına rağmen, "hocam hocam," sesleri hâlâ kulaklarımda dün gibi. Heyecandan kitabımı imzalamışım bile ama farkında olmadan kitabı vermemişim Şüra'cığıma. "Hocam kitabımı verecek misiniz?" sözleriyle kendime gelmiştim. Kıpır kıpır, deli dolu bir okuyucuyu kalbimin en özel yerine konuk etmiştim.
Ve bugüne değinecek olursak, kalemin izinden hayallerime bir adım daha yaklaşırken cuma günü gerçekleşecek Pendik Fuarı için gün sayıyorum. Okumak ve yazmak arasındaki fark ne derseniz, ikisi de birbirinden ağır basar ve sonunda teraziyi dengeler.
Buradan sevgili dostlarıma ve okuyucularıma sesleniyorum: Ben pes etmedim ve etmeye de hiç niyetim yok.
#Hayat sınavında tek tek, ince adımlarla ilerlerken dün gerçekleştirmiş olduğum bir tv kanalında canlı yanımda Melek'in dediği gibi dimdik ayakta durmaya gayret göstermek için kendim için yaşamam gerektiğinin altını çizeceğim. Her ne olursa olsun hayaletlerim beni bırakmayacak ben de hayallerimi bırakmayacağım.
Su gibi akıp gitse de hayat, umuduma sarılıp her geçen gün bir yenisini daha ekleyeceğim.
Az ama özünde olacak. Koşarak gidip ayağım takılmaktansa, minik adımlarla en iyisini yapmaya tüm gücümle gayret göstereceğim. Önceliği kızıma ve kendime verdikten sonra eşime tutunup hayatı ve yaşamak istediklerimi, sadece ben istediğim için yapacağım.
Asla pes etmeyin. Pes ettiğiniz gün hayat durur.
Sevgiyle..
Şiire Sevdalı Şaire
Beyhan Uygur