Fısıltı HABERLERİ
HV
26 NİSAN Cuma 20:14

BEDEL İSTER

Aysun Rabia GÜLER ( YAZAR )
Aysun Rabia GÜLER ( YAZAR )
Giriş Tarihi : 05-09-2022 15:25

BEDEL İSTER

"İslam sadece bir din değil yaşam biçimidir"

 Bunu anadan babadan doğma müslüman  olan biri değil, sonradan düşünerek,  okuyarak irdeleyerek ve tüm dinleri kıyaslayarak, gayretiyle müslüman olan bir Avrupalı  söylüyor.

Bu söz beni çok etkiledi, yaptığı tesbitin hakikati  üzerinde çarpıldım ve kardeşimin  röportajını  heyecanla dinlemeye  koyuldum.   

Sözlerine  "İslam, gençlik yıllarımdan beri peşimi bırakmayan depresyon  ve anksiyete sorunlarımla da başedebilmemi  sağladı " diyerek  devam etti...

Yani "dinim beni huzura kavuşturdu, anlamsız bulup depresyonlardan çıkamadığım  şu hayatı, anlamlı hâle getirdi "diyordu.

Sadece bu kardeşim mi, hayır !

İslam'la şereflenen çok sayıda kişiyi dinlediğimde benzer tesbitleri yapıyorlardı. 

Onlar adına çok seviniyor, içim, en mükemmel   din İslam'ın  mensubu olmanın huzuruyla doluyordu. Evet bu çok buyük bir nimetti,

Allah'ımın  bir lütfuydu bize,  ama  BEDEL İSTERDİ...

Bu büyük lütfun kıymetini  bilmekti BEDEL! İmanını gözden  sakınmaktı, hayatını İslam'a göre tanzim etmekti bedel...

Herşeyin bir bedeli vardı, en kıymetli olan iman ve İslam nimeti değerini bilmeyenlerden yavaşca çeker giderdi  işte..

Nitekim çevreme baktığımda  bu üzüntülü  manzarayı görüyordum.

Müslüman bir milletin evlatlarının dinden imandan fersah fersah uzaklaştığını, anne babaların biz nerede hata yaptık feryatlarını  duydukça kahroluyordum.

İslam bir denizdi içindeki mahiler(balık) kıymetini bilemediler. Kimlerdi o mailer, bizlerdik! Ümmet ve ümmetin yitik evlatları...

Seküler dünyanın kurbanları ...

Geçtiğimiz günlerde Konya'daki  ziyaretlerimizde beni çok  üzen haberler aldım. 

Hepimizce malumdur ki burası ülkemizin  en dini bütün ailelerinin olduğu şehirlerdendir. Hafızlık  yapan yavrularımızın  dahi dinin emirlerini hiçe saydığını, ailelerine başkaldırarak hayat tarzlarını tamamen değiştirdiklerini, esefle öğrendiğimde "Nereye gidiyoruz biz?" sorusunu haykırmak istedim.   

İzmir'den İstanbul'a Rize'den Adana'ya son günlerde duyduğum ama duymaktan kahrolduğum haberlere bir yenisi eklenmişti hem de beş hafız  kızımızdı konu olan. 

Hristiyan  benim dinimle dirilirken, benim evlatlarım kirli dünyanın boş eğlenceleriyle ömür geçiriyor  ve bunu yaşamak zannediyordu.

İslam'la huzura kavuşanlar varken İslam'la şereflenemeyen   bizler için ne acı bir tablo bu!

Peki nasıl oluyor bu! İslam'ı hiç bilmeyenler aşık olurken , içine doğanlar, çok azı hariç, örnek olmak söyle dursun, ya bîhaber ya da düşman oluyorlar ...

Hidayete erenlerin neredeyse hepsi aynı şeyleri söylüyorlar ; Biz Kuran okumasak Siyer-i Nebiyi öğrenmesek müslüman olamazdık...

Bu sözler taş gibi iniyor, yutkunamıyorum...

Hidayete eren kardeşlerimiz müslümanların ekseriyetinin İslam'ı temsil edemediklerini üzülerek ifade ediyorlar.

Efendimizin bir kişinin hidayetine vesile olmak ile ilgili hadis-i şerifi geliyor aklıma 

"Bir kişinin hidayetine vesile olmak, güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır." 

Buna vesile olan ne bahtiyar kişi...

Rabbim cümlemize nasip eylesin bu nimeti!

Hristiyanlıktaki misyonerlik faaliyetlerini düşündüğümüzde  İslam'ın  Hak din olduğunu bir kere daha anlıyoruz. İslam kendini kendi temsil ediyor. 

Ümmet-i Muhammed'in bir kısmı savaşlarla, yoklukla mücadele ederken bir kısmı  da safahat  içinde dünyaya  dalmış gidiyor. 

Kasıtlı bir şekilde özellikle Avrupa'da ve tüm dünya medyasında, tam aksine sürekli  menfi bir  İslam algısı  oluşturulmaya çalışılıyor. Bütün  bunlara  rağmen İslam, en fazla artış gösteren din olmaya devam ediyor ... 

Kurân-ı  okuyan teslim  oluyor. Peygamberimizi tanıyan hayran kalıyor.

Maalesef ki biz tam anlamıyla ne Kuran'ı okuyor ne efendimizi tanıyoruz. Yani İslam'ı bilmeyen, içine sindiremeyen,  müslümanlar güruhuyuz.

Sorun da işte tam da burda başlıyor.

Hidayete  erenlerin hayatlarına baktığımda imandan önce bilgiyi görüyorum. Bilgi, sevgiyi, sevgi teslimiyeti ve imanı iman da  hakiki bir müslümanlığı,  getiriyor.

Bizim hatamız nerede! Bu kardeşlerimizdeki  ihlas  bizde neden yok, diye düşündüğümde, sorunun aileden kaynaklandığını, tepeden inme zorlayıcı ve aklı ikna etmeyen bir iman  ettirme yolunun tercih edilmiş olunmasında görüyorum.. .

Bilgisiz, fikirsiz, sevgisiz bir iman, zorlamayla ayakta ne kadar kalabilir ki!

Bu günlerde  birçok evladımızın  İslam'dan uzak dünyevî bir hayata  yelken açmasının altında işte  bu yanlış tarzın olduğunu düşünüyorum. Dindar aileler çocuklarına dini sevdirmek yerine onu  dikte ettiler ve beklentilerinin  tam tersi bir sonuçla karşılaştılar.

Evlatları dinden uzaklaştıkları gibi,  kendilerinden de, dini hatırlatan herşeyden de uzaklaştılar.

Malum birileri de ellerinden kaçırdıkları din mensuplarının intikâmını, bizim evlatlarımızı kimliksizleştirerek alıyorlar.                                     

Avrupalı'dan  zerre farkı  kalmamış, doğu ile batı arasında sıkışmış, özenti hastalığının muzdaribi, aşağılık  kompleksini  dini inkar ile aşacağını zanneden hatta lut kavmini dahi hoş görecek kadar alçalan, tek dünyaya  kendilerini mahkum etmiş, yitik bir nesil!

Toplumumuz huzursuz, mutsuz gergin hiçbir şeyle tatmin olamıyor. Neden böylenin cevabını Rabbimiz 

Rad suresi ﴾28﴿. ayetinde veriyor bizlere:

 

"Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur"

 Hidayete erenler  ise çok mutlu ve huzurlular.  Yeniden  doğduklarını, hayatlarına bir anlam geldiğini söylüyorlar. 

Ve tüm  yaşantılarını Kur'an ve sünnete göre yeniden  tanzim ediyorlar. Çünkü  İslam'ın sadece bir ritüeller, ibadetler  bütünü olmadığını, aksine, bir hayat tarzı olduğunu fark etmişler.   

Yaradanın bizlere mutluluğumuz için  en güzel hayatı  lâyık gördüğünü ve bunu din olarak gönderdiğini  görebilmişler. Rahman ile hakimiyet yarışına girmemişler yani.

Kimsenin baskısı  altında kalmadan  okuyarak, araştırarak, kıyaslayarak, düşünerek , BEDELİNİ ÖDEMİŞLER!

Ve onlar İslam'ları ile çok mutlular !

YA BİZ!!

Aysun Rabia Güler

YORUMLAR