İSLAM BİLİM ADAMLARI
Bediüzzaman Said Nursi 34
Yirmi Altıncı Mektup, Dördüncü Mebhas, Sekizinci Meselede; okuduğumuzda göreceğiz ki; çoğu zaman gündemimizi meşgul eden önemli soru, şüphe ve tereddütlerimizi, akli ve mantıki olarak cevaplandırmaktadır.
“Mühim bir sual: Bazı ehl-i tahkik (gerçeği delilleriyle araştıran âlimler) derler ki: "Elfâz-ı Kur'âniye (Kur’ân’daki ifadeler) ve zikriye ve sair tesbihlerin (diğer Allah’ı yüce şanına lâyık ifadelerin) herbiri müteaddit cihetlerle (çeşitli yönleriyle) insanın letâif-i mâneviyesini (manevi duygularını) tenvir eder (aydınlatır), mânevî gıda verir. Mânâları (anlamları) bilinmezse, yalnız lâfız (kelime) ifade etmiyor, kâfi (yeterli) gelmiyor. Lâfız (kelime) bir libastır (elbisedir); değiştirilse, her taife (topluluk) kendi lisanıyla (diliyle) o mânâlara (anlamlara) elfaz (kelimeler) giydirse, daha nâfi (faydalı) olmaz mı?"
Elcevap: Elfâz-ı Kur'âniye (Kur’ân’daki ifadeler) ve tesbihât-ı Nebeviyenin (Hz. Muhammed’in (a.s.m.) Cenâb-ı Hakkı yüceltmek için kullandığı ifadelerin) lâfızları (kelimeleri) câmid libas (cansız elbise) değil, cesedin hayattar (canlı) cildi gibidir; belki mürur-u zamanla (zamanın geçmesiyle) cilt olmuştur. Libas (elbise)
değiştirilir; fakat cilt değişse vücuda (var oluşa) zarardır. Belki namazda ve ezandaki gibi elfâz-ı mübarekeler (mübarek lâfızlar, hayırlı ifadeler), mânâ-yı örfîlerine (bir şeyin halk arasında kullanılan mânâsına) alem ve nam (özel isim) olmuşlar. Alem ve isim ise değiştirilmez.” Mektubat 474.
Yirmi Altıncı Mektup, Dördüncü Mebhas, Onuncu Meselede; Bediüzzaman Hazretleri tevazu ve mahviyeti öyle nazara veriyor ve insanların övgü ve iltifatından öyle kaçıyor ki; bunu burada ifade etmem mümkün değildir. Kaynağından okunduğu zaman hem müellifinin ve hem de telif ettiği eserleri okuyanların sınıflandırmasını ve beklentilerini maddeler halinde ortaya koymaktadır.
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu