Fısıltı HABERLERİ
HV
24 NİSAN Çarşamba 13:45

DİMDİK ÖLELİM

Mesut BALYEMEZ  ( YAZAR )
Mesut BALYEMEZ ( YAZAR )
Giriş Tarihi : 30-09-2022 17:12

DİMDİK ÖLELİM

Sürekli sindirilmeye çalışılmak, korkutulmak bulunduğumuz Coğrafyanın kaderi mi bilinmez ama Ülke olarak her dönem bir şeylerle korkutulduk.

Korkutulduğumuz şeylerin hemen hemen hepsi (Çok az kısmı doğru olsa da)gerçek değildi ve Dünya’yı dizayn etmekte mahir olan ABD’nin oyunuydu.

Osmanlı’nın son dönemlerinde, Özgürlüklerin kısıtlandığı ve istibdatın olduğu iddiaları ile Meşrutiyet ilan edilmez, meclis açılmaz ise İmparatorluğun dağılacağı söylemi ile korkutulduk.

Hoş İmparatorluk, ne acıdır ki “Yıkılacak” diye vehim edenler tarafından yıkıldı.

Aslında, zaman gösterdi ki gaye ne Meşrutiyet, ne Özgürlük ne de Meclisin açılmasıydı.

Söylenmeyen bir amaç vardı, yüzyıllarca Cihana hükmeden İmparatorluğun yıkılması ve Ülkenin işgal edilmesi.

Nitekim, dahili ve harici hainlerin birleşmesi ile 3 kıta’da 17 milyon metrekare toprağa sahip olmuş, koca imparatorluk yıkılarak, Ülke 814 bin metrekareye mahkum edildi.

Yıkılan İmparatorluktan küçüklü büyüklü yetmişin üzerinde Devlet kuruldu.

Cumhuriyet döneminde fitnecibaşı ABD’nin yarattığı “Kominizm gelecek” korkusu topluma enjekte edildi.

Hatta Ülkenin birçok şehrinde “Kominizm ile mücadele” dernekleri kurdular. Ülke yıllarca bu korku ilefetö gibi ABD Ajanlarının cirit attığı Ülke haline geldi.

ABD ve müttefikleri Kominizm tehlikesi yanında Dindar ve Milliyetçi İnsanlar üzerinde tahakküm kurmak maksadı ile “Darbe” ile mazlum halkı korkutmaya devam ettiler.

Her on yılda bir Darbe veya muhtıra adı altında, zaman zaman canlanan Milliyetçilik ve Muhafazakarlığı sindirmeye çalıştılar.

Aslında bunda başarılı da oldular.

ABD ve Müttefiği Siyonistler Milliyetçiliğe dönerek kendisinden uzaklaştığını düşündüğü Hükümeti 1960 Darbesi ile ortadan kaldırdı.

Ülkeye korku ve kaosu bir kez daha yerleştirdi.

Bizzat kendileri tarafından edilen finanse edilen, kamuoyunda sağ-sol olayları olarak da adlandırılan terör olayları artınca “Ülke bölünecek” korkusu yayarak gerçekleştirdikleri 1971 Muhtırası ve 1980 Darbesini meşrulaştırma gayretine girdiler.

Bu muhtıra ve Darbe ile Ülkenin gelişmesine bir kez daha engel olundu.

1980 Yılından sonra yine aynı odaklar tarafından finanse edilen PKK terörü ile Türk-Kürt çatışması amaçlanmış bölünme kaygısı, korkusu bir kez daha dillendirilmeye başlanmıştı.

PKK Terör örgütü başımıza bela edilerek enerjimiz oraya yorularak iktisadi kalkınmamızın önüne geçmekle birlikte, bize silah satarak para kazandılar.

1983 yılında Demokrasiye yeniden geçilmesinden sonratüm engellemelere ve olumsuz koşullara rağmenBaşbakan olan Turgut Özal ile başlayan Ekonomik ve Sosyal gelişme ne yazık ki Özal’ın fetöcüler tarafından zehir enjekte edilerek öldürülmesi ile yeniden duraklama hatta gerileme dönemine girdi.

Yüksek enflasyon ve gerileyen bir Ekonomi sonrasında bir anda Cumhuriyet tarihinde ilk defa denk bütçe ve yapılan hızlı yatırımların başladığı Erbakan Hükümeti ile karşı karşıya kalan ve afallayan ABD ve Siyonistler bir an önce Erbakan’dan kurtulmak maksadı ile  “Ülkeye Radikal İslam Gelecek” korkusunu empoze ederek, oynadıkları oyun ve hilelerle fetönün de yardımını alarak 28 Şubat darbe girişimini yapmış ve Ülkenin önüne bir kez daha set vurmuşlardı.

Erbakan’dan sonrasını (2002 yılına gelene dek) zaten hatırlamak bile korkutuyor insanı.

Döviz fiyatlarındaki yüksek dalgalanma, Enflasyon, cari açıklar, büyümenin eksilere inmesi gibi birçok olumsuz gösterge ile geçen beş koca yıl.

2002 Yılında başlayan Ak parti iktidarı ile özellikle 2015 yılına kadar Ülkede yaşanan refah ortamı, Ekonomi de yaşanan hızlı gelişmeler, yüksek büyüme hızı, Savunma alanında yapılan ataklar malum çevreleri rahatsız etmiş olmalı ki başta fetö olmak üzere içerdeki işbirlikçilerini harekete geçirerek Ak Parti iktidarını devirmenin yollarını aramış, her türlü ahlaksızca yöntemi, denemekten geri kalmamışlardı ki 15 Temmuz Darbe girişimi de buna dahildi.

Bu kez saldıkları korku “Özgürlük elden gidiyor” “Adalet yok” söylemleri ile birlikte “İstibdat” korkusuydu.

Nasılda Osmanlı’nın yıkılma dönemindeki söylemlere benziyor değil mi?

Ama hiç bir zaman korkunun ecele faydası olmamıştır.

Öyleyse bize düşen korkmak değil cesur olmaktır.

Bu hayata bir kez geliyoruz onu da onurlu bir şekilde dimdik durarak tamamlayalım.

Artık zaman korkularımıza teslim olma zamanı değil korkularımızla savaşma zamanıdır.

Bugün geldiğimiz noktada bize düşen Osmanlı dönemindeki gibi Ülke’yi yıkmak, bölmek, kaos ortamına sürüklemek isteyen güçlere karşı kenetlenmek, birlik ve beraberlik içinde olmak.

ABD Tarafından dizayn edildiği her halükarda belli olan Altı benzemezden oluşan ittifaka oy vermek ülkeyi karanlık ve kaos günlerine geri götürmekten başka bir şeye yaramaz.

Evet, iktidarı eleştirelim, içinde hırsız, namussuz var ise deşifre ederek temizleyelim, temizletelim.

Bizden görünen ama bizden olmayan pislikleri temizleyelim.

Bugün başta Savunma sanayii olmak üzere geldiğimiz nokta çok önemli. 

Büyüme hızımız her türlü olumsuzluğa rağmen yüzde beşin üzerinde.

Ekonomimiz dünyanın güven veren sayılı ekonomilerinden.

Evet, özellikle son iki yıldır yüksek enflasyon nedeni ile alım gücümüzde düşüş var fakat bu sıkıntıyı yaşayan tek Ülke biz değiliz ki.

Dünyanın hakimi ABD de dahi yüzde 7 enflasyon var ki orada bizdeki gibi sosyal yardımlar da yok.

Almanya, İngiltere ve Fransa da bizden farklı değil.

Ülkemizde zaman zaman eleştirdiğimiz Sağlığı neredeyse bedavaya alıyoruz.

Hane başına Aile yardımı, Doğalgaz, Elektrik vs yardımı yapılıyor.

Sıkıysa siz Avrupa’da ABD’de hastaneye gidin.

Hükümetin alacağı tedbirler neticesinde yakın gelecekte enflasyonun düşeceğine ve alım gücümüzün tekrar yükseleceğine inanmalıyız.

Bu zorlu süreçte bizlerde Halk olarak yaptığımız işlerde vicdanı elden bırakmamalı her işimizde vicdan muhasebesi yapmalıyız.

Geçenlerde yan apartmandan bir kiracı taşındı. Çıkan vatandaş 2700 tl ye oturuyormuş.

Kiralamak isteyen bir arkadaş aradı verilen fiyat ne biliyormusunuz?

Tamı tamına altı bin lira.

Pazarda 6-7 adet pazıya 5 lira istiyorlar.

Bu ne kardeşim dediğinizde “Serbest Piyasa” diyorlar.

Yahu arkadaşım vicdan ya hu.

Tamam serbest piyasa var ama bu serbest piyasa dediğin, rekabet için neticede de ucuzluk olması için var.

Sen kafana göre fiyat arttır diye değil.

Şimdi bu vicdansızlığa Hükümet ne yapsın, iktisadi göstergeler ne desin?

Her alanda bu zor zamanların atlatılması için Devlete, Hükümete yardımcı olmalıyız.

Alım- Satım ve kiralamalarda vicdani ve Ahlaki ölçüleri kullanmalıyız.

Demem o ki gideceğimiz başka bir Ülke yok.

Sürünerek yaşamaktansa Dimdik ölmeliyiz.

Ülkemizin Aslanlarına sahip çıkmazsak başkalarının köpeklerine boyun eğmek zorunda kalırız.

Sağlıcakla.

 

 

Mesut BALYEMEZ

mesutb44@gmail.com

 

YORUMLAR