GAZAMIZ MÜBAREK OLSUN
14 Mayıs 1950'de yapılmış olan tarihi seçimin 73. yılında Türkiye, bir kez daha sandık başına gitti.
Tarihsel önemi ve üreteceği muhtemel sonuçları itibariyle 1950'deki gibi adeta bir kader seçimi olarak önümüze gelen sandıktan şimdilik çıkan sayısal netice henüz bu yöndeki beklentilere yanıt verebilme kapasitesine ulaşamadığımızı göstermektedir.
1950'de DP ile başlatılan ve devlete cebren el koymuş bulunan CHP güdümündeki bürokratik vesayetçi yapıya karşı yürütülen mücadelenin belki de nihai hesaplaşmasının yapılacağı bu seçimin ortaya çıkarmış tablonun TBMM'deki ayağı kurtarılmış olsa da, Cumhurbaşkanlığı ayağı bu aşamada kurtarılamamıştır.
İki hafta sonra yapılacak olan ikinci tur seçim ile diğer ayağın da sıkıştığı yerden kurtarılacak olması halinde "sessiz devrim", iki ayağını da kullanarak, kaldığı yerden yürümeye devam edebilecektir.
Devleti yeniden zaptetmek isteyecek olan emperyalistlerin içimizdeki uzantıları olan vesayet cephesinin, Türkiye'yi yeniden sömürge ülkesi haline getirebilmesinin yolu ikinci tur seçimlerinde mutlaka kapatılmalıdır.
Zira, 2023 seçimlerine giderken son yirmi yılda ortaya konulan ve Türkiye'yi küresel bir güce dönüştürecek olan stratejik tüm hazırlıklar ve yatırımların mahvolması söz konusudur.
2053 ve 2071 vizyonu ile önümüze koymuş olduğumuz menzile erişmemizi engellemek isteyecek olan bu meşum çevrelerin sinsi emellerine ulaşması halinde sağlık, eğitim, milli savunma, ekonomi, istihdam politikaları, milli üretim kapasitemiz, ARGE faaliyetlerimiz, tarımsal programlarımız, enerji üretimimiz, teknoloji yatırımlarımız kısacası havada, karada ve denizde sayılamayacak kadar çok sayıdaki başarılı girişimlerimiz topyekün yok edilecektir.
Tüm bu alanlarda sürdürülen başarılı projeler ile çağı yakalamak üzere olan Türkiye, yeniden karanlık bir tünele sokulmak istenmektedir.
"Türkiye Yüzyılı" parolası ile milli, dini ve etnik köklerine ve değerlerine bağlı bir Türkiye gerçeği belirmişken, bu kutlu mevziyi asla terketmemeliyiz.
Gecesini gündüzüne katan, "Aşk ile koşan yorulmaz. Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık. Her şey Türkiye için!" diyen liderin yolunu yolumuz bildik.
Batıya göz kırpanların aksine, Dünya Ekonomik Forum'unda "Benim için bundan böyle Davos bitmiştir. Davos’a bir daha gelmem!” diyerek, sözlü ve fiili ifadesiyle tavrını ortaya koyan ve Türk Devletleri Teşkilatı'nı kurarak Türk'ün üstünlüğünü gösteren Cumhurbaşkanımızın üllküsünü ülkümüz bildik.
Recep Tayyip Erdoğan, İslam coğrafyasında ezilen, sömürülen, öldürülen, açlık ve kıtlıkla zulüm gören din kardeşlerimize "Allah bizimledir, yalnız değilsiniz!" merhametiyle kucak açan vicdanın adıdır.
Zincirlenmiş Ayasofya'ya özgürlük kuşlarını uçuran, Abdülhamid Han'ın adını yerde bırakmayan vefadır Tayyip Erdoğan...
Şimdi Cumhurbaşkanımızın bu hasletlerine ve ülkemize sahip çıkmak üzere 28 Mayıs'ta son bir görev bizleri beklemektedir.
O, bu ülkenin istikbali için hayatını ortaya koymuşken, bizlerin de sayın cumhurbaşkanımız'a vefa örneği olacak bir davranışı sergilemek hem siyasi hem de ahlâki bir ödev olarak ülkemizin bekâsı için bizlerin vebalidir. Okçular tepesini terketmeyelim. Zafer her daim inananlarındır.
Gelin, ikinci tur için adeta bir "gaza" şuuruyla sandıklara koşalım!
Emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine geçit vermeyelim! Biliyoruz ki; "Türkiye Yüzyılı" başlıyor vesselam!
