KADIN NEDEN KORKAR ?

Neden korkutur kadın başına olmak bizleri bu kadar? Hatta sadece “kadın”ların değil erkeklerin de sorunu oluverir, bir dişinin gerçekten “kadın başına” olması, hayata karşı dimdik durabilmesi, tek başına çocuk büyütebilmesi, seyahat edebilmesi, korkmadan kendi başının çaresine bakabilmesi, belki sınırlar aşabilmesi, işinde başarılı olabilmesi ve parmak ile gösterilecek kadar ünlü olabilmesi…

Ama işte erkeklerden önce biz can-ım dişileri korkutur değil mi kadın başımıza bu dünya ile savaşmak… Peki çareyi nerelerde ararız? Ben hemen birkaç cevap paylaşmak istiyorum yanlışımızla doğrumuzla; öncelikle her kadının “kadın başına” kalmasını önleyecek bir kocası olması gerekliliği vardır. Mutlu muyum diye sorgulamadan önce eşin olması gerekir, “bana ne katıyor, bana sevgiyle bakmayı başarabiliyor mu, bana ben olduğum için tutkun mu, kadın olarak kendimi gerçekleştirebilmeme bu hayata gelme amacımı aramama ve en önemlisi her ne halimle olursam olayım bana sevgiyle bakabilmeye razı mı?” diye sorgulamayız genellikle… Çünkü bir eşe sahip olmak önemli bir kavramdır; kaçmaya hazırızdır “kadın başına” ile kurulan cümlelerin öznesi olmaktan…

Sonra kadın başınalığımızdan başarılarımız için de korkarız; örneğin bizlerden daha az kazanan bir eş olması durumu vardır, ama utanırız, kendimizi gizleriz. Bizlerden daha az başarılı olduğuna daha az sevecen olduğuna inanır bu eş kişi, ne çıkar ortaya şiddet; sadece fiziksel şiddet değildir bu… Dış dünyada kadın başımıza değilizdir ama o dört duvar arasında adeta bir zindan yaşamaktayızdır, çünkü aşağılanmayı, çünkü sadece başarılı olduğumuz için kendini küçük olarak kabul eden bir adamın hayatının “parçası” olabilmek çocuklarımızın babası olması adına sürdürmeye devam ederiz. Her gün sadece korkarız değil mi “kadın başımıza” o başarılar gerçek olamaz çünkü, herkes soracaktır, bu başarı nasıl oldu, tabi ki “kadın başımıza” olmadı, tersi nasıl düşünülebilir…

Peki doğru mudur “kadın başına olmak” kavramı? Bir kadın olarak tek başına durmak, olmak, yürümek, çalışmak, nefes almak, kısacası yaşayabilmek, hayata karışabilmek bu derece zor mudur? Bu derece muhteşem olan emeklerimiz, tek başınalığımız ve kimsenin paha biçemeyeceği bu değerliliğimizi yerden yere vuruyorken (sırf kadın başımıza olmamak için bunu içimiz kan ağlayarak yapabiliyorken) sizce bunu nasıl anlayabileceğiz?

Ben de korkardım evet, ben de çok üzüldüm ve sırf tek başıma olmamak için belki bu yaızmı şu an okuyan sen gibi “kadın başıma” nasıl yapacağım diye endişe ettiğim için geceler boyu kalbimdeki yangınlara büyüklerini ekledim… Sonunda öyle zorlu bir sınırdan geçmem gerekti ki, adeta kalbim yerinden söküldü, ben bir kapıdan geçtim, ve sınır artık “tek başına” yürümeyi gerektiriyordu… Sadece tek başına olmanın o muhteşem büyüsü o can-ım gücü damarlarımı doldurdukça ve bu heyecanın hayatımı nasıl güzelleştirdiğini gördükçe daha da kapıldım. Bugün evet tek başımayım, evet “kadın başımayım” ve hatta birçok dünya ülkesini evet “kadın başıma” fethettim, hayatı tek başıma sırtladım, dişlerimi sıkmam gerekse de gerektiğinde ipi göğüslemem gerekse de “kadın başıma” yaptım…

Bugün “kadın başıma” olmaya minnettarım. Hayatta dişi olmanın güzelliğini bana öğreten, bu yolda dışarıda aradığım her şeyin içimde dişi olmakla bana verildiğini, tamamlanmanın ancak kendimden başlayıp yine kendime dönmek olduğunu bana öğreten işte bu bir başına olmak bu “kadın başına” olabilmek güzelliğimdir.