HUZURSUZDU GÖNLÜM SENDEN ÖNCE

Huzur kelimesi çağrışımı sebebi ile birçoğumuzda aynı anlamı ifade ediyor olabilir, aynı şekilde etmiyor olması mümkündür. 

Çünkü benim aklıma huzur deyince doğa, bir başkasının aklına ise ailesi ile geçirdiği güzel bir anı geliyor olabilir.

Bu durum oldukça normaldir, zira  bizler birbirimizden farklıyız ve bu sebeple farklı duygular, hisler, kararlar alabiliriz. 

Ancak ilginçtir ki birbirimizden farklı olduğumuz kadar da benzeriz. Yeme, barınma vb. durumlar hepimizin ortak ihtiyacı olan durumlara 
örnek verilebilir. 

Benzer yanlarımızın olması aynı yollardan geçebilme ihtimalini arttırıyor, bu da 
deneyimlerimizi aktarmamız gerektiğini hissettiriyor.

Bir çok defa duymuşuzdur; 

“bak bunu ben yaşadım, dikkat et sen yaşama” 

gibi sayısızca cümleler bunların söylenmesindeki amaç yola çıkmadan önce önlemimizi alarak ilerlememizi sağlamak ve işi kolaylaştırmaktır, aynı zamanda insanların 
yaşadıklarından ders alarak devam etmektir.

 Bizler farkındayız ders almak gerektiğini. Çünkü akıllı 
insan sadece iyi olandan örnek almaz aynı zamanda kötü olandan da ders çıkarır. 

Kendisinin ki de öyle olmasın aynı şekilde sonuçlanmasın diye, bizlerde şüphesiz akıllı insanlarız. Rabbimizin akıl ile
müjdelendirdiği canlılardanız ve yine bahsedilen o akıl ile doğru olanı yanlıştan ayırt etmesi gerekenler de bizleriz. 

Bu çok doğal bir istektir, çünkü tek akıl sahibi biz isek yaptıklarımızdan sorumlu 
tutulmamız kadar normal bir durum söz konusu olamaz. Ders alarak ilerlemekte akıl belirtisidir.

Bundan sebep olsa gerek ki Yüce Rabbimiz de ders almamızı istiyor olandan, Kuran-ı Kerimde‘de bundan sıkça bahsediyor ve bizi uyarıyor, kavimlerin yaptığı hatalarından ve başlarına gelen musibetler den uyarıldıklarına rağmen umursamayışlarından, aynı zamanda doğruya yönelişlerinden, tövbe etmenin öneminden ve mükâfatlarından bahsediyor ve yapılmaması gerekenler de açıkça meydana çıkıyor, yapılması gerekenler de elbette ve her kavme bir yol gösterici önder, 
peygamberler gönderiyor ve sonrası bizlere düşüyor.

Her şeyin açıkça beyanı delili varken ve kula bahşedilen en büyük nimet olan düşünebilme ayırt edebilme ve daha bir çok kabiliyetin merkezi olan, aklı kula bahşediyor.

Peki bizler yol bu denli açık iken neden yola çıkmıyoruz, bu denli kendimizi çekingen, hazırlıksız hissediyoruz, yola çıkmayı zaman kaybıymış gibi düşünüyoruz, en büyük zaman tasarrufunu o yola çıkınca elde edeceğimizi unutuyoruz, oysa çıkmak için gerekli olan her şey var, 

Yeter ki kul istesin bir tek adım atmak sonrası gelir elbet, bu yoldur huzura kavuşmanın gereği, bu yol
ki iki cihanda da müjdeler cenneti.

O halde çıkalım yola beklemek olmaz, en büyük yol göstericimiz olsun Efendimiz, en büyük ders alınacak, kaynağımız olsun yüce kitabımız. 

Bizlerin en çok ihtiyaç 
duyduğu maneviyattır unutmayalım, maneviyatı kaybeden insanın kendisini de kaybetmesi yakındır, 

Bu sebeple dolduralım safları, tek yürek olup atalım. Huzur nedir biliyor muyuz?, yaratana adım adım yaklaştığımız her andır. 

Huzur ruhun rahatlamasıdır, ruhun rahatlaması da ancak Hakk'ka yönelmek ile mümkündür, teslimiyetin, sadakatin simgesi namazı doğru bir şekilde eda edebilmek ile mümkündür. 

Emredileni, emredildiğinden ziyade yaratana, en yüce olana samimiyetten, sadakatten ötürü yapalım, o zaman zevk alırız ibadetlerden, sabah namazına kalkmak en güzel an olur bize, sevdiğini beş vakit görmenin vermiş oluğu bir şeref ve huzur dolar gönlümüze.

Huzurumuz, mutluluğumuz daim olsun Allah'a emanet olun l.

Fatma Nur Özcan