Yüksek Ökçeler/Temizlik ve Namus

Yüksek Ökçeler okuduğum kitaplarından en etkilendiğim hikayesidir Ömer Seyfettin’in
Çocukluğumuzun hikayeleri dah bi bambaşkaydı malum herşey gibi.
“Yüksek Ökçeler”hikayeyesi on üç yaşında, almış aldı yaşında bir adamla evlendirilen ve genç yaşta dul kalan, başlıca merakı temizlik ve namusluluk olan,
Göztepe’deki köşkünde evlatlığı, hizmetçileri ve aşçısıyla yaşayan Hatice hanımın hikayesidir.
Ömer Seyfettin toplumu, sosyal alandaki ahlaki değerleri önceleyen, toplumu eğitmeye yöneliktir. hikayeleri,
Ahlaki bir değer olarak ta namus kavramını önceler.
İdaal topluların namuslu kişilerden müteşekkil olduğuna inanır.
Ömer Seyfettin
“namus” kavramının içinde barındırdığı/ahlak dürüstlük,iffet, toplumun değerlerine sahip çıkmak gibi ana başlıkları önceler hikayelerinde...
Ahlaki değerlerin ve namusun ideolojiye yansımasını da vurgular.
Yüksek Ökçeler hikayesinde de Hatice hanım hizmetçileri ve aşçısıyla arkarında geçen serüveni konu edinir. 

Hatice hanım temiz titiz namuslu bir hanımdır.

Kendisi namuslu olduğu gibi etrafındakilerin de namuslu olmasını isterdi.

Hizmetçilerinin ve aşçısının ahlakını bozacaklar endişesiyle, kötü insanlarla görüşmelerine müsade etmezdi.

Hizmetçilerine ve aşçısına son derece güvenir kilerini kitlemez, parası oulu hep ortalıktaydı.


Taa ki  baş dönmesi ve dizlerinin ağrısı artıp, doktorunun ökçeli terlikleri çıkartıp, yumuşak terlik giymesini tavsiye edinceye kadar:

Hizmetçiler herşeyi yerli yerinde yapıyordu aslında.

Hele ki Mehmet efendi’nin başı hep önünde, insanın yüzüne bakmayacak kadar masum.işiyle gücüyle meşguldü. herşey yolunda gidiyordu.

Ne olduysa  Hatice hanımın doktorun tavsiyesine uymak zorunda kaldığı yumuşak terlikleri giyince oldu.

Hatice hanım  o gün yukarıdan aşağı iniyordu ki bir de ne görsün.
Dokuz yıllık hizmetçisi Helene, Hatice hanımın fırçasıyla dişini fırçalıyor olması, kişisel temizlik ve kişisel mülke saygısızlığa;
Gülfem’in kilerdenki kavanozdan reçel boşaltıyor olması, Aşçı Mehmet’in o gün menüde et olmamasına rağmen sahanda külbastı yiyor olması arkadan iş çevirmek ve hırsızlık ve açgözlülüğe delalettir.

Hatice hanım sıkı bir takibe alır çalışanları.
Her geçen gün yeni ahlaksızlıklara şahit olur.
İki günde ne oldu işlenirken gözlerini kapattığı, fakat kulağının kapağı olmadığı için duyduğu sözlere şahit olan Hatice hanım  bu denli bozulmaların yaşanımasına tahammül edemez ve onları kovar.
Ve etrafında bu denli güvendiği insanların yaptığı gayri ahlaki durumlar onu çok üzer.
Daha sonra çalışanların da öncekilerden farkı yoktur.

Toplumun  böylelesine ahlak ve namustan yoksun güvensiz kişilerin  olmasına çok üzülür.

Bir çiçek gibi solar,güne daha çok üzülerek hastalanır.

Hatice hanımın hiçbir sıkıntısı yokken, etrafındakilerin bu denli ahlaksızlığıdır kendisini sarartıp solduran.

Ve Hatice hanım tek başına düzeltemediği yalanına , talanına,namussuzluğuna,ihanetine,namertliğine tahammül edemediği insancıklar yüzünden, başı dönmesine ve dizlerinin ağrımasına rağmen, ökçeli terlikleri giymeye mecbur bırakılmıştır.

/Şüphesiz ki Rabbin(kulların bütün yaptıklarını görüp) gözetmektedir. Çünkü Rabbin  şüphesiz ki resat yerindedir. Şüphesiz Rabbin elbette ( her  an) gözetlemededir.Fecr suresi14.ayet/
 Keşke bilselerdi, ökçeli terliklerin sesinden haberdar olanlar, Rabbimizin her an gözetlemede olduğunu!!!

Ömer Seyfettin’in Namus anlayışına, Cennet mekan Erbakan hocamız önce ahlak ve maneviyat diyordu.

Hatice hanım oes ediyor hikayede:

Toplumun ve dünyanın hengamesinden, yada görmeye tahammül edemediğimiz bazı şeylerin üzeri örtülmüş olabilir.

Rabbimizin her an gözetlemede olduğu bilinciyle, gerek sesli gerek sakin bu aymazlıktan toplumu arındırma gayretinde olacağız, yumuşak terliklerle biiznillah.

Vesselam
Nazile ŞANAL