İyi Gün Dostu mu, Kötü Gün Dostu mu?
“Zamanla her şeyin farkına varıyorsun; dostun, düşmanın, samimiyetin ve sahteciliğin...”
İnsan, sosyal bir varlık. Hayatı boyunca dostlar biriktirir, arkadaşlıklar kurar, komşuluklar yaşar. Kimiyle kahkaha paylaşır, kimiyle gözyaşı. Ama asıl mesele, insanın hangi dostunun yanında kahkaha attığı değil; hangisinin elini tuttuğudur ağlarken… Çünkü gerçek dostluk, sadece iyi günde değil; kötü günde belli olur.
Son zamanlarda kendi içime döndüm, aynaya bakar gibi geçmişe baktım. Yıllarca "dostum", "can yoldaşım" dediğim insanlara ne çok anlam yüklemişim... Meğer kimileri sadece alkış sesini seviyormuş, kimileri ise sahne ışıkları sönünce ilk kaçanlardanmış. Oysa bir zamanlar bu insanları gönlümün en yüce yerine koymuşum. Kimiyle aynı sofraya oturmuşum, kimiye dert anlatmışım. Ama ne zaman bir derdim olsa, ne zaman başım sıkışsa, o çok değer verdiklerimin sesi soluğu kesilmiş.
Eskiden her şey daha başkaydı sanki… Bir selamla işler çözülür, bir sözle gönüller alınırdı. İnsanlar sözüne sadık, vicdanına bağlıydı. Ne olduysa biz bu değerleri kaybettik. Şimdi selam bile menfaatle atılıyor, dostluklar çıkar ilişkisine dönüştü. İnsan, insana güvenemez oldu.
Ben de bu farkındalığı acı tecrübelerle öğrendim. İşim düştüğünde çaldığım kapılar açılmadı. Omzuma yaslanacak bir omuz ararken, bulduğum tek şey suskunluktu. Ve o an anladım; ben yıllarca doğru bildiğim yanlış dostluklarla yaşamışım. Dost diye bağrıma bastığım kimilerinin aslında “iyi gün” dostu olduğunu geç de olsa öğrendim. Ama asıl şaşkınlığım, sessiz köşelerde duran, gözümde değeri pek olmayan insanların zor günümde dimdik yanımda durmalarıydı. Meğer asıl dostluk, işte onların sessizliğinde saklıymış. Bir rivayet vardır, bilirsiniz:
Bir adam çölde susuz kalır. Uzakta bir kulübe görür. Kulübeye vardığında bir su kabı ve yanında bir not bulur: “Bu suyu içme. Kuyuya dök, pompayı çalıştır. Sana bolca su verecek. Ama inanman gerek.”
Adam susuzluktan ölmek üzeredir ama nottaki söze inanır. Suyu kuyuya döker, pompalar… Ve sonuç: Bolca su!
Bu hikâye gibi, dostluk da inanç ister, yürek ister. Ama bazı dostluklar, işte o notta yazan suyu içer, gerisini düşünmez. Bazılarıysa o suyu kuyuya döker, sana hayat verir.
Ben artık hayatımda bir defter açtım. Sayfaları tek tek çevirdim. Gerçek dost kimmiş, sahte dost kimmiş net gördüm. Şimdi yanımda sadece yüreği temiz, arkandan konuşmayan, dedikoduyu bilmeyen, menfaat gözetmeyen dostlar kalsın istiyorum. Diğerleri uzak dursun. Artık beni “reklam kuşağı” gibi kullanan insanlara yer yok hayatımda.
45 yıllık meslek hayatımda çok insan tanıdım, çok dostluklar yaşadım. Kimiyle yolum kesişti, kimisiyle yollar ayrıldı. Ama artık zararın neresinden dönülürse kârdır diyerek yepyeni bir sayfa açtım kendime. Bu yeni sayfada samimiyet var, vefa var, insanlık var. O yüzden buradan herkese sesleniyorum: İyi gününüzde etrafınızdaki kalabalıklara aldanmayın. Gerçek dostu, ancak kötü gününüzde tanırsınız.
Ben yaşadım, gördüm… Siz de geç kalmayın.REMZİ HAYTA-MALATYA’DAN
İyi Gün Dostu mu, Kötü Gün Dostu mu?
YORUMLAR