Fısıltı HABERLERİ
HV
26 NİSAN Cuma 13:50

Soyunu Bilmeyen Geri Kalır

Ceylin KARAKAYA (YAZAR )
Ceylin KARAKAYA (YAZAR )
Giriş Tarihi : 05-09-2022 15:43

Merhaba Değerli Okuyucularım, yeni yazımda sizlerle “bilmek veya bilmemek” konusundan bahsetmeye geldim.

Esasında bahsedeceğimiz konu üzerine benliğimizi kaybettikten sonra yakın tarih boyu ciltler yazılmış… Bu sebepten ötürüdür ki katiyen çok fazla derine inmeyecek, mühim ayrıntılara göz atıp çıkacağız.

Yazıma geçmeden önce sizlere yöneltmek istediğim bir soru var:

“Biz kimiz?”

Biz kim miyiz? Bu soruyu bir sokak ropörtajı esnasında sorsaydım ben eminim ki pek çok insan aynen şu yanıtı verirdi:

“Ya hu kardeşim, ne biçim bir soru bu? Türk’üz biz, Türk!”

Evet, Türk’üz biz, haklısınız. Fakat aslında sorumun cevabını tam olarak alamadım hala. Mikrofonumu bir vatandaşa daha uzatıyorum hemen.

“Selamun aleyküm kardeşim. Sana bir sorum olacak. Biz kimiz?” Azıcık mırın kırın ettikten sonra şu yanıt gelecektir:

“Biz laik ve medeni bir TÜRK toplumuyuz.”

Ah, Değerli Okuyucum, ah ki ne de fena ah! Görüyorsunuz ki hala istediğim, beklediğim bilgece yanıtımı alamadım. Olsun, beklediğim bir şeydi zaten. Haydi biz sokaktan ayrılıp yazımıza dönelim…

Siz bana aynı soruyu yöneltseydiniz cevabım şu olurdu…

“Biz kendi tarihine cahil, geçmişine yabancı, benliğine düşman; cahilliğiyle, bilmemezliğiyle gurur duyan, atalarından bihaber olan bir Türk toplumuyuz. Bilgiye çok çok zor ulaşılan bir dönemde altı dil bilen bir genç olan Fatih Sultan Mehmed’le gurur duyan ama iş başvurusu için CV doldururken gram yüzü kızarmadan, Türkçe’den başka dil bilmediğini yazabilen bir milletiz. Çoğumuz Türkçe’yle yetinirken, az bir kısmımız ise ilkokul ikinci sınıfta öğretilen “May neym is” den başka bir söyleme tamamen yabancı.

Nedenini sorsanız dil kursuna gidecek bütçesi olmadığından yakınır, sabahları televizyondan gördüğü döviz kurundan girip, domates fiyatlarından çıkar. Ya hu adamlar kitaba zor erişilen, teknoloji diye bir şeyin olmadığı o eski zor zamanlarda kısıtlı imkanlarla onlarca dil öğrenmiş, sen elinin altındaki teknolojiyi görmüyorsun.

Gemileri karadan yürüten ecdadına, “Ne var onu yapmakta?” diyen, daha bir bardak suyu taşırmadan koyamayan bir millet olduk çıktık. Batıyı kopyalan, her hafta sonu “ailecek” ahlaktan yoksun insanların yaşamlarını izleyen, kendi coğrafyasından nefret eden, “Uzak doğu” nun kime göre “uzak” olduğunu bilmeden, haritasının merkezine kendi ülkesini koymaya yeltenemeyen, cihan hakimiyetine karşı çıkan, kısacası kendini de haddini de bilmeyen bir Türk toplumu olduk çıktık. Biz artık buyuz işte. Ecdamıza küfreder, tarihi bildiğimizi sanarız. Biz ne de çok şeyi kaçırıyor, ne de çok gereksiz şeye düşman oluyoruz öyle, farkında mısınız?

Her şeyi bildiğimizi sanıyoruz. “Çok bilmiş” deyişinin vücut bulmuş hali olduk çıktık sanki.

Mısır’ın bilmem kaçıncı sultanını sorsam IV. Murat diyecek adamlarla doldu güzel memleketimiz.

Oysa biz üç kıtaya hükmeden, her anlamda benzerinin zor bulunduğu bir millettik. Ahlakımız dillere destandı. Savaşırdık ya hu. Cihan hakimiyeti diye bir hedefimiz vardı bizim. Şimdi vatan ne? Bir kara kuru toprak işte.

Tövbe estağfurullah…

Ne ara geldik bu hale, nasıl düşürdük itibarımızı bu denli? Nasıl koptuk kendimizden, tarihimizden? Nasıl unuttuk kimliğimizi?

“Hanende saadeti buldun mu?” gibi ahlaklı, efendice ve nazik bir cümleyi dahi evirip çevirip, “Yaşın geçiyor, evlenemedin hala!” gibi yargılayıcı ithamlara getirdik. Kendin bilmek, “Ben kimim?” sorusuna cesurca yanıt verebilmek ahlakın göstergesidir. Çünkü insan kendini bilirse ahlakını da bilir.

Diğer milletlerce ahlakıyla efendiliğiyle, insanlığıyla bilinen Türk Toplumunun diğer milletlerden artık pek de bir farkı kalmadı. Onlar gibi giyindik, onlar gibi beslendik, onların dilini dilimiz bildik. Kendine hayrı olmayan ırkların yaşamlarına bakıp ahlakı öğrenmeye çalıştık ve onlar gibi yaparsak medeni olacağımızı düşündük.

Kendimizi, dilimizi ve dinimizi inkar vaziyetindeyiz.

İnanın bana, tıp kitaplarındaki soruları yanıtlamaktan bile öncelik vermemiz gereken bir soru var ise o da, “Biz kimiz?” sorusudur. Cesurca, bilgece yanıtlamamız gereken bu sorudan lütfen kaçmayalım.

Cevabına tonlarca ciltler yazılmış olsa da kendimizce yanıtlayabilmemiz için hiçbir engelimiz yok.

Şimdi, bu gece başınızı yastığa koyduğunuzda bir sorgulayın Değerli Okuyucum. “Ben kimim? Soyum ne? Irkım ne? Atalarım kim? Tarihimi yeterince doğru biliyor muyum?”

Bir sonraki yazıma kadar kendinizi, soyunuzu ve kimliğinizi inkar etmemeniz ve edenleri uyarmanız dileğiyle.

Sevgilerimle…

YORUMLAR