KADIN OLMANIN AŞAMALARI VE GÜLE GÜLE VAGİNUSMUS
Bilinç, Zihin, Kalp, Beden ve sonucu söylemlerimizi söylemlerimiz de eylemlerimiz oluşur. Eylemlerimiz de bizim seçimlerimizdir. Seçimler sorumluluklarımızı belirler. Gerçekler ile yüzleşmeli hayatımızda yolunda gitmeyen neler varsa altına imzamızı atmalıyız. Aksi takdirde her zaman cadı avına çıkacak ve kendimizi rahatlatmaya çalışacağız.
Peki hayattan beklentilerimiz nedir? ( Cennet- cehennem )
Aşırı ve karşılığı olmayan beklentilerimiz acı verir. Soyut istek ve arzularımızın somut hale getirilmeliyiz. Aksi takdirde mutlu olamayız. Beklentilerimiz ve ihtiyaçlarımız arasındaki farkı bilmeliyiz. Zira ihtiyaçlar ötelenemez.
Bunun yanında geçmiş aile ilişkilerimiz olduğunu, içimizdeki Ebeveynin çocukluğumuzdaki parçamıza hükmettiğini, alışkanlıklarımızın da bu şekilde oluştuğunu unutmamalıyız. Hayatımıza kalite katanın da yetişkin egomuzla bakışımız olduğunu, hayatımızın da seçimimiz olduğunun farkında olmalıyız.
Düşüncelerimiz farkındalığımızın altındadır. Hayata farkındalıkla devam etmek isteyenler, akan su misali devamlı kendilerini yenileyenlerdir. Girdiği ortamda kendini ifade edebilenlerdir.
Peki kendimizi tanımazsak ne kadar doğru ifade edebiliriz?
Bizim önceliklerimiz ve önemli verdiklerimiz nelerdir?
Hayattan beklentilerimiz ve ihtiyaçlarımız nelerdir?
KADIN OLMAK!
Kadın ya da erkek olmak seçimle elde ettiğimiz bir durum değildir. Bizi seçimlerimiz rezil ya da vezir yapar. Seçimini yapmadığımız her şey bize hediyedir, emanettir. Bir gün veren alacaktır. Bu emanete ne kadar iyi bakarsak mutlu oluruz.
O halde kadın bedeninde ya da erkek bedeninde olan her insan mutlu olmak istiyorsa bedeni ile barışık olmalıdır. Birbirini tamamlayarak evlenen iki canlının biri de kadındır.
Peki; kadın nedir?
Kadın olmak güzel bakmaktır. Doluyu görmek, boşu doldurmak, gülmek, güldürmek, huzur vermektir. Kadın hayatın renkli tarafı, geleceğin, umudun, ümidin diğer adıdır.
Umudunuzu ve ümidinizi tazelemek ister misiniz?
Kişiliğimiz içinde yaşadığımız toplumun dininde ve kültüründen, ailemizin özelliklerinden özellikle annemizin bize verdiği ilk öğretilerle oluşur. Algılarımız ve alışkanlıklarımız bu bilgilerledir. Böylece bir kişiliğimiz oluşur. Oluşan bu kimliği değiştirmek çok zordur. Ancak kuvvetli bir irade ve bilgi ile değişime uğrayabilir. Aksi takdirde geçmişimizin, yanlış algılarımızın, el gün ne der söylemlerinin kölesi olur mutsuz olabiliriz.
Özellikle dinler bizlerin en hassas olduğumuz noktamızdır. Yahudiler ırklarının anneden geldiği söylenir. Lakin her sabah ettikleri duanın hukukun kaynağı olan Talmud’da şu şekilde olduğunu görüyoruz. “Ezeli ilâhımız! Kainatın kralı! Beni kadın yaratmadığın için sana hamd olsun”
Hristiyanlıkta kadın ise İncil`de yer alan, “Erkek kadından değil ama kadın erkektendir. Çünkü erkek kadın için değil fakat kadın erkek içindir” diyerek bütün kötülüklerin, şeytana uymanın sebebidir. Karı koca beraberliği bile günahların en büyüğüdür.
Hatta Aziz Augusten: “Bir adamın karısı ile bir fahişe arasında fark yok” der. Bugün katolik kiliselerinde evlenme merasimlerinde papazın okuduğu dua ise; “Günahla düşmüşüm annemin karnına, günah işlemiştir bana annem gebe kalırken”dir.
Batı medeniyeti Eski yunan düşüncelerini temel alır. Kadına köle muamelesi, karısını istediği zaman dövmesi, başka birine hediye edebilmesi vardır. Miras kadına yoktur. En büyük hakaret “kadın” dır. Zira bütün rezilliklerin başı kadındır.
Yunan düşünürlerden Hesiodos’un “Zeus kadınları baş belası olarak yarattı. O kadınlar ki işleri güçleri kötülüktür” dediği tarihin tozlu yaprakları arasında kayıtlıdır.
Yedinci asırda kadının ruhu var mı, kadının insan sayılıp sayılmayacağı tartışılmış, insan olmakla beraber erkeğin hizmetine sunulduğu kararına varılmıştır. 1789 Fransız ihtilalinden sonra bazı adımlar atılmış lakin 1938 gibi yakın bir zamana kadar Fransa, kadın, çocuk ve akıl hastalarını hukuki yönden ehliyetsiz saymıştır. İngiltere`de daha 1805 yılına kadar koca, karısını satma hakkına bile sahiptir.
Modern dünyanın kadın algısı ise aslında geçmişten pek farklı değildir. Haksızlıklara karşı mücadele etmek için güçlü olduğu sunulur. Güçlü olması için de bir çok tarifler yapılır; “Sen güçlü kadınsın. Ağlarsın, göz yaşını silersin, saçını başını onarır, gülümser ve hayata yani savaşmaya devam edersin...”
Sonucunda da kendi hallerini “güçlü kadın diye diye adama çevirdiler kadını.” diyerek hayatın ağır yükünü kaldırmak zorunda kalışlarına isyanları dile getirilir.
Günümüzde roller değişmiştir. Ne erkek erkek, ne de kadın kadın rolüne razıdır. Erkeğin rolünü de yapabileceğini söyleyen kadın artık yorulmuştur. Güçlü olmaya çalışmaktan, her şeye yetişme çabasından, her açılan yarayı tamir etmekten, en ince ayrıntılarına kadar acıları tekrar tekrar yaşamaktan...
Hasılı güçlü kadın hikayesi uğruna nice ömrümüzü, hayallerimizi, umutlarımızı tükettik. Modern dünyada yaşayan bizler sevilmeyi, takdir edilmeyi ve hayallerimizi gerçekleştirmeyi isterken daha güç savaşıyla daha savunmasız hale geldik. Daha bıkkın, daha bitkin ve daha yorgun olduk.
Halbuki yaratıcı erkek ve kadın kim inanmış olarak güzel işler yaparsa güzel bir hayat yaşatacağını, yaptıklarının daha güzeliyle karşılık vereceğini inananlara vahyin sayfalarında sunmuştu.
GÜÇLÜ KADIN KİMDİR?
Aslında bir kadın gücünü öbür yarısı olan eşinden alandır. Bu durum erkekte de pek farklı değildir. Birbirlerinin yakıtı olan evlilikler aynı zamanda da güçleri olacaktır.
Biz kadınların hayattan beklentileri öncelikle evimizin hanımı olmak, evlatlarımıza iyi anne olmak, bizi seven, sayan, güvenen, fedakar olan eşimizi kapıda karşılamak, ona marifetlerimizi tek tek göstermek, gün içinde yaptıklarımızı en ince ayrıntılarına kadar anlatmak, anlaşıldığımızı bilmek, yaptıklarımızın takdir edilmesini emek verdiklerinden beklemektir.
Şu bir gerçektir ki; sevildiğimiz zaman kendimizi güzel hissederiz. Takdir ediliyorsak mutluyuzdur. Hele de kendi hayallerimiz uğruna bir şeyler yapıyorsak ve tatmin oluyorsak huzurluyuzdur. Kendimizi güzel, mutlu ve huzur içinde hissedersek toprak misali olan bizler, her verileni katlayıp fazlasıyla verir, iyi bir eş ve anne oluruz.
Bizler kendimizi sevilmiş, takdir edilmiş ve değerli hissetmezsek duygularımızın esiri olabiliriz. Doğru düşünemediğimiz için zamanla sağlığımızı da bozabiliriz. Bundan dolayı güzelliklere kör ve sağır olup güzelliklerin üzerini de örtebiliriz.
Bizim mutlu olmamız, mutlu etmemizin garantisidir. Zira; bizler öncelikle evlat, kardeş, eşiz. Gelin, anne, kayınvalide, anneanne, babaanneyiz. Hayatın her alanında en önemli sorumluluk üstleneneniz. Bizler, evimizin bütün işlerini yapan hizmetli, öğretmen, aşçı, şoför, doktor, hemşire, ekonomist, muhasebeciyiz.
Psikiyatrist Cem Keçe “Bir toplumda eğer kadınlar kadınlığını yaşamıyorsa topal bir toplum olur.” Der.
Bizler mutlu olmazsak toplum da ıslah olmaz. Zira biz bir çocuk değil toplumu doğururuz. Bir beşiği değil bir toplumu sallarız. Eşlerin mutluluğu da bizim mutlulumuzladır. Bu gerçek asla göz ardı edilmemelidir. Ne bizler erkeksiz ne de erkekler kadınsız mutlu olamaz.
Öncelikle bedenimizle barışık olmalıyız. Günahkarlık, suçluluk, utanç ve aşağılık duygularından sıyrılarak bedenimizin bize söylediklerini dinlenmeliyiz. Zira her şeyi paylaşarak mutlu olan bizler, bir bakıma bedenin paylaşımı olan cinsellik ile ilgili yanlış inanışlardan uzak kalarak, cinsellikten korkmayarak, cinsel arzularımızı bastırmayarak, düşüncelerimizi eşlerimizle rahat paylaşarak kadınlığımızı hissedebiliriz.
Unutulmamalıyız ki, kadın doğulmaz kadın olunur. Bunun için de emek vermeliyiz...
Ne erkek tek başına erkek, ne de kadın tek başına kadın olabilir. Kadınlığı da erkekliği de öncelikle hissettiren en önemli olgu koşulsuz sevilmek, olduğu gibi kabul edilmektir. Ancak bu şekilde erkek de kadın da kendini değerli ve anlaşılmış hisseder.
Peki kendimize ne kadar değer veriyor, ne kadar anlıyoruz?
EN BÜYÜK TABUMUZ, CİNSELLİK!
EVLİLİK: Birlikte yaşam sözleşmesidir. Devletin de kontrolünün altına giren kuralları, sorumlulukları, karşılıklı hakları olan, ailenin başlangıcı olan, sevgi saygı hoşgörü fedakarlıkla ayakta durduğu, güvenin tutkal olduğu bir müessesedir.
Her birbirini seven evlenebilir. Lakin aile olmak bir emeğin, bir bilginin, bir tecrübenin ürünüdür. Sağlıklı beden, doğru bilgi, hoş söylem, güzel eylem, fedakarlık-sevgi-saygı-sevgi eşliğinde aile olma yolunda başarı elde edilir.
Aklımız, kalbimiz, midemiz ve bedenimizle barışık olmamız bizi sağlığımıza kavuşturur. Aklımıza okumayı ve düşünmeyi, kalbimize sevmeyi ve sevilmeyi, midemize sağlıklı ve temiz gıdalarla beslenmeyi, bedenimize de haz almayı, cinsel doyuma ulaşmayı öğretmeliyiz. Aksi takdirde ne sağlıklı bir bedene, ne de güzel düşünce yapısına sahip olamayız.
Düşüncelerimiz yani iç konuşmalarımız, otomatik olarak içten geçirdiğimiz cümlelerimizdir. Duygularımız düşüncelerimizle, hislerimizle oluşur. Oluşan bu duygularımızla duyduklarımıza tepki veririz. Kurduğumuz cümlelerle düşündüklerimizi eyleme geçiririz. Böylelikle iyi ya da kötü bir şekilde hayatımızı seçmiş oluruz.
Sağlıklı işleyen bir bedene sahip olmak için hem aklımızı kullanabilecek, kalbimizi söz geçilebilecek, midemize sağlıklı besinler verebilecek ve cinsel yaşamımızı yaşayabilecek bir donanıma sahibiz. Yeter ki içimizden gelen sese kulak verebilelim.
Bizim en büyük tabumuz cinsel konulardır. Bundan dolayı en az sesini duyduğumuz cinsel organımızdır. Hiç yokmuş gibi ismini bile dilimize alamayız. Lakin hayatımıza en çok renk katan, bize sevildiğimizi ve değerli olduğumuzu hissettiren, bedenlerimizi de sakinleştiren organımızdır.
Bilinç dışımızın bu konuları ötelemesi geçmişten aldığımız duygularımızladır. Bilinmesi gereken ise cinselliğimizi nasıl ve kiminle yaşanacağımızı, ne zaman, nerede ve nasıl olacağını, nasıl uyarılıp nasıl doyuma ulaşılacağımızı belirleyenin öncelikle doğru bilgiler ve o andaki psikolojimiz olduğudur.
Bizim psikolojimiz ise kişilik özelliklerimizle, duygularımızla, bilinçli yaptıklarımızla, geçmiş yaşantılarımızla, travmalarımızla, toplumsal baskılarla, anne ve babamızdan öğrendiklerimizle, davranışlarımızla cinselliğe yaklaşımımızı ve seçimlerimizi belirleriz.
Cinsel doyuma ulaşılamaması evin iklimine etki eden en büyük etkendir. Yatak odasındaki yaşanan olumlu gelişme ise bedenden hoşnut olmaya, öz güveni arttıracaktır.. Bu durum ise haz alırken hazzı vermeye odaklandıracaktır. Ve mutlu ilişkilerin kurulmasına sebep olacaktır.
KADIN DOĞULMAZ KADIN OLUNUR!
Cinselliğin dillere bile alınmaktan itina edildiği, pis, çirkin kelime olarak sunulduğu, günah ve yasak kabul edildiği toplumumuzun kaybedilmiş değeridir kadın. Zira bu söylemler hep kadın üzerindendir. Erkek için söylenen acı söz ise “elinin kiri” olmasıdır. Halbuki inandığımız kitap cinsel temizliği bir erkek olan Hz. Yusuf üzerinden anlatır.
Kadın olmakla anne olmak bir ayrıcalıktır. Lakin tam anne olabilmek için kadının kadınlığını yaşaması gerekmektedir. Cinselliği hak ettiğine inanan, isteklerini rahat bir şekilde ifade eden ve doyuma ulaşacak şekilde yaşayan, cinsel tatminin sadece erkeğe has bir olgu olmadığını bilen kadın okur, araştırır, yolunda gitmeyen bir şey olduğunu fark eder.
Farkındalık hayatta insanı ilerleten, mutlu eden, geleceğe ümitle baktıran, uzağı yakın eden en büyük olgudur. Vücudunun isteklerini de fark etmek elbette kendini dinlemeye bağlıdır. Cinsel doyumun sadece erkeğe verilmiş bir özellik olduğunu düşünmek, evliliği istenmeyen bir durum haline sokabilir.
Neslin devamı haz alınmadan da olsa organik sorunlar yoksa cinsel beraberlik üzerinedir. Lakin aile saadetinin devamı haz alınmadığı zaman psikolojik sıkıntılara sebep olmaktadır.
Aile olabilmek bir bütün olabilmesi, eşlerin her yönden birbirlerini tatmin etmesi demektir. Tatmin olunan tek tarafsa, tatmin olmayan her zaman sorun olabilir.
Genellikle yatakta aktif olan beylerdir. İlişkinin uzunluğunu yada kısalığını, sevişmenin tarzını, pozisyonlarını erkek belirler. İlk istek çoğunlukla erkekten gelir. Kadın da erkeğin isteklerine uyumlu olmayı, hatta tatmin olmasa bile eşine belli etmemeyi güzel cinsel beraberlik olarak düşünür. Lakin bu durumdan ne kadın ne de erkek memnundur.
İstenilmek öncelikle kadının önceliğidir. Bu demek değildir ki erkek istenmeyi istemez. Öncelikle bu tabunun yıkılması gerekir. Cinsellik erkeğin olduğu kadar kadının da hakkıdır.
Hatta biyolojik olarak cinsel haz alma, boşalma veya orgazm olma kapasitesi erkeğe göre daha fazladır. Zira kadında sadece cinsel haz için yaratılmış bir organ vardır. Penisten daha fazla sinirlerin olması, zevk alma kapasitesinin daha fazla olduğunun göstergesidir.
İnsanın içindeki potansiyeller ancak keşfedilince, kullanılınca, denenince ortaya çıkar. Çocukluktan verilen yanlış eğitim, alt bilince yerleşen her yanlış insanın hayatında tamiri çok zor hasarlar açar. Günah, yasak, konuşulması ayıp denilen konular gelişim için elzemdir.
Cinselliğin tam olarak gelişmesi temas etmekle, mahremiyet bilgileri ile, duyguların rahat ifade edilmesiyle, yaşanılanlar ve görülenlerden zevk almakla, şefkat duygusunun alınmasıyla yani temel ihtiyaçların karşılanmasıyla olur.
Cem Keçe: “ Bir kadın cinselliği, aşkı yaşamanın veya sevgiyi paylaşmanın bir parçası olarak görürse boşalma, orgazm ve cinsel doyum yaşama ve haz alma kapasitesini arttırabilir. Bütün bunların sonucunda, cinsellikle ilgili yanlış inanışlardan uzak duran, cinsellikten korkmayan, cinsel arzularını, düşüncelerini eşiyle paylaşan daha sağlıklı ve daha mutlu kadınlar ortaya çıkabilir” diyerek kadın olmanın öğrenileceğini dile getirmiş olmaktadır.
KADIN OLMANIN AŞAMALARI:
Kendini arzulanabilir hissetmeyen kadın, kadın olma yolunda ne kadar başarılı olabilir?
Kendi bedeninin biyolojisi hakkında bilgisi olmayan, isteklerinin bilmeyen kadın kendini yeterli görür mü?
Peki beklentisi olmayan farkındalığı yakalayamayan cinselliği kendi kontrolü altına alabilir mi?
Kadın olmak öncelikle bedeni le barışık olmanın uzantısıdır. Psikoterapist Cem Keçe bey kadın olmanın aşamalarını altı kademe ile sunar.
1- Bedenle tanışma
2- Mastürbasyon ile klitoral boşalma ( Olgun Değil)
3- Eşin dokunuşlarıyla klitoral boşalma ( yarı olgun)
4- Penis vajina birlikteliğini içeren cinsel birleşmeyle vajinal boşalma ( Olgun)
5- Penis vajina birlikteliğini içeren cinsel birleşmeyle bütünleşme duygusunu hissettirme ve vajinal orgazm olma ( Tam olmuş)
6- Varsa fantezik penisten kurtulma
Pek çok konuda olduğu gibi cinsellikle ilgili bir çok mitler vardır. Bu öğretilen yanlış bilgiler bir takım işlevsel bozukluklara sebebiyet vermektedir.
Kendini sevip değer veren, kendini olduğu gibi kabul edip bedeniyle barışık olan, vücudunu tanıyıp mutlu etmek için gayret içinde olan bedeninin kendisine sunacağı bir çok güzellikleri görebilir, hissedebilir.
Bilinmelidir ki bedeniyle barışık olan kadın daha çekicidir. Baştan çıkartıcıdır. Çünkü kadın ne istediğini bilmektedir. Ne istediğini bilen istediğine ulaşmak için emek verir. İstediğini partnerine söyler, öğretir, uygular...
Şu bir gerçektir ki sevilmeyen beden kendisine ihanet eder. Cinsellikten de uzak durur. Kendisini sevilmeye layık görmeyen ne haz alabilir ne de haz verebilir. Bunun sorumluluğu da tamamen kadının kendine aittir.
İnsanoğlu çocukluğundan beri bedenini ve zevk noktalarını keşfetmek için denemeler yapar. Bundan dolayı utanan ebeveynler çocuklarından utanıp sorgular. Hatta normal görmeyip yardım bile almaya gidebilir.
Kız çocuklarının ilk keşfi klitoristir. Sürtünme ile zevk veren klitorisin tek görevi cinsel zevk vermektir. İlk zevk almak keşfedilen klitorisi elleriyle oynayarak, sürtünerek mastürbasyon yaparak öğrenilmektir. Bu olgun olmayan, keşfetme süreci olan bir durumdur.
Vajinal birleşme olmadan tatmin olmak yani mastürbasyon yapmak yarı olgun, kadın erkek birlikteliği ile olan cinsel birleşme de tam olmuş denilir. Asıl ulaşılması arzulanan olgun cima ise sevildiğini ve biricik olduğunu eşlerin birbirlerine hissettirmeleriyle gerçekleşir. Bu da evliliğin aile oluşumuna sebeptir.
Evli olan çiftleri bir arada tutan olgun cimadır. Olgun cima sadece duygudan ziyade mevcudiyet biçimidir. Olgun cima eşlerin birbirine dikkati, kabulü, takdiri, şefkat sunması ve kendileri olmakla özgürlüğünü hissetmesi üzerine yükselir.
Cinsellik: Rahatlamış ve gevşemiş bir halde sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır. Adeta dokunmanın verdiği hazdır.
En büyük cinsel organ ne vajina ne de penistir. Aklın yatmadığı hiçbir eylem insana mutluluk vermez. Ondan dolayı en büyük cinsel organ beyindir. Zilberg cinselliği “ Bacaklarımızın arasında değil, kulaklarımızın arasındadır “diye tarif etmiştir.
Kadın olmakta en büyük engel ise fantezi olarak beynin oluşturduğu penistir.
Erkeklikle gurur duyulan bir toplumda erkek çocuklarına abartı ilgi duyulması, güçlülüğün erkekliğe verilmesi, annesinin hep aşağılandığını gören bir kızın erkek gibi olmayı tercih etmesi bilinç altına yerleşen bir çok olumsuz duyguların kadının zihninde fantezi bir penis oluşturmasıdır.
Bu durum ise eşler arasındaki ilişkilerde güç ve otorite savaşları, erkeksi davranan kadınlar, uyarılma, boşalma, orgazm ve cinsel doyum bozuklukları, vaginusmus ( Cima yapma korkusu), cinsel isteksizlik, Disporoni ( Ağrılı cinsel ilişki) cinsel tiksinti gibi cinsel istek bozuklukları ortaya çıkarır.
BEDENİMİZİ TANIYALIM!
Bedeni tanıma sağlık açısından önemlidir. Haz alınan ve hoşlanılmayan yerler bilinir. Orgazm olma yolunda önemilidir. G noktalarının bilgisi uyarılma için önemlidir. G noktasının saptanması zordur. Uyarılma evresinin orgazma yaklaştığı zaman fark edilebilir.
× Büyük dudaklarla küçük dudaklar, klitoris, vajina ve üretra açıklığına koruma sağlar.
× Küçük dudaklar vajinal girişin etrafını çevreler ve klitorisin biraz altında birleşir.
× Bu bölgede yoğun damarlanma vardır,
× Cinsel uyarılma sırasında kabarır ve renk değiştirir.
× Üretral açıklık, üretra aracılığıyla idrar kesesiyle bağlantılıdır, klitoris ve vajina girişi arasında yer alır.
× VAJİNA, Latince 'kın' veya 'kılıf' anlamına gelir.
× Cinsel heyecanın başlamasıyla birlikte 10-30 saniyede vajinal ıslanma meydana gelir.
× Bu ıslanmayı yapan özel bir salgı bezi yoktur.
× Vajinayı çevreleyen damarlardaki kan göllenmesinden süzülen transüda (proteinden fakir hücrelerarası sıvı) niteliğindeki sıvı vajinanın ıslanmasını ve cinsel ilişkinin gelişmesini sağlar.
× Üstü 'klitoris başlığı denen yapıyla örtülüdür,
× Özellikle orgazmın gelişmesinde klitoris başlığının klitorise sürtünmesinin büyük rolü vardır.
× Klitoris, Grafenberg noktası ile birlikte vücutta ender görülen oluşumlardan biridir.
× Heyecanlanma evresinde en ufak uyarı,
× Fantezi kurulması bile klitorisin çapında artmaya neden olur.
× Bu evrede kadınlar pelvis (leğen kemiği) içinde bir dolgunluk hissi, irritasyon ve boşalma ihtiyacı duyarlar.
× Ayrıca klitorisin gövdesi ve iki taraftaki bacakları da kanla dolup şişer ve küçük dudaklar civarındaki basınçla meydana gelen hazdan sorumlu olurlar.
× Klitoris gövdesinin % 10-20 oranında büyüdüğü ve bunun erkekteki ereksiyona (sertleşme) karşılık geldiği bilinmektedir).
İç genital yapı ve organlar;
a) Himen (kızlık zarı),
b) Serviks, rahimin (dölyatağının) bir parçasıdır. Dölyolundan rahimin içinde uzanan bir kanal (serviks kanalı) bulunan küçük, sert ve adaleli bir organdır.
c) Fallop tüpleri ve
d) Overlerdir.
× Kızlık zarı, hep düşünüldüğünün aksine bir zar yapısında ve girişi büyük ölçüde kapatan bir yapı değildir.
CİNSELLİĞİN FAYDALARI
¬ Öncelikle insanın kendine güvenini ve saygısı arttırır.
¬ Bağışıklı sistemini güçlendirir.
¬ Stres ve endişeyi azaltır.
¬ Cinsel ilişki kalbi çalıştırır.
¬ Kasları gevşetir,
¬ Bağırsakları çalıştırır.
¬ Zayıflatır.
¬ Cinsel ilişki sırasında salgılanan endorfin dopamin ve seratonin maddeleri baş ağrısını geçiriyor.
¬ Endorfin acıları azaltır.
¬ Cinsel ilişki sırasında mutluluk hormonu olan “seratonin” salgılandığı için depresyona karşı etkilidir.
¬ En ucuz, en sağlıklı, en kolay, en zevkli spor olarak geçer.
¬ Uyluk ve kalça sarkmaları, gevşemesi geç olur.
20 saniyelik haz sırasında 200-300 kalori harcanıyor ve vücut enerjisi en yüksek seviyesine çıkar.
× Cinsel ilişki öncesi dokunmayla “oksitosin” (sevgi ve sadakat hormonu) üretimi başlar,
× Böylelikle eşlerde sevgi ve bağlılıklar artar
× Cinsellikte duygusal aşamada
a) “Serotonin” (mutluluk hormonu)
b) “Endorfin” (ağrı kesici hormon)
c) “Dopamin” (enerji ve kendini iyi hissetme hormon) salgılanır.
KADINLARDA CİNSEL İSTEKSİZLİK NEDEN OLUR?
a) Kişinin eşiyle ilgili düşünce ve hisleri,
b) İnançları,
c) Sosyal durumu,
d) Yaşı,
e) Mesleği,
f) Cinsellikle ilgili kültürel normları,
g) Yeterli özgüven,
h) Cinsellikle ilgili önceki deneyimlerin olumlu olması,
i) Uygun bir cinsel eşin olması,
j) Cinsellik dışındaki alanlarda da iyi bir ilişkinin olması,
k) Cinsel isteğin yoğunluğu ve sıklığı gibi birçok kriteri göz önüne almak gerekmektedir.
CİNSEL İSTEK NASIL OLUŞUR?
Cinsellik, sadece cinsel birleşme ile değil, iki insanın katılımıyla birlikte yaşanan haz sürecidir.
Ne erkeğin kadın için, ne de kadının erkek için katlanması gereken bir görev değildir. Birbirlerine bir şeyi ispat etme arenası da değildir.
Doyumlu bir beraberlik yaşanması eşlerin elindedir. Sorunlar yaşanmaması için hassas noktalara önem verilmeli, kırıcı, yargılayıcı, itici, küçümseyici tutumlar takınılmamalıdır.
İletişim kopukluğunun en büyük faciası cinsellikte görülür. Örneğin performans kaygısı yani erekte olamama korkusu ile eşinden uzaklaşan bir beyin eşine bıraktığı duygu beğenilmeme, arzulanmama ve ya aldatılma duygusu olabilir. Bu şekilde isteksizlik, kırgınlık ve öfkeli davranışların oluşmasına sebep olur.
Bunun yanından kadın uyarılmak zorundadır. Zira erkek görsel, erotik, kadın ise dokunsal, romantik yapıya sahiptir. Kadın yeterince uyarılmaması eşte rol yapmaya itebilir. Bu durum zamanla cinsel isteksizlik sonucunu doğurabilir. Böylelikle sorunlar daha da büyüyerek diğer alanları da etkisi altına alacaktır.
Cinsel istekte beş duyu organının yanında cinsel fanteziler de önemlidir. Kadınsa uyarılma akabinde fiziksel bir kabarma, sulanma ile zevk suyu gelir. Heyecanın artması ile otomatik, istemsiz olarak kasılma olayı olur. Sıçrama dediğimiz istekli kasılmaya geçiş dönemi ise plato orgazm oluncaya kadar devam eder. Kegel hareketi ile bu durum uzatıla bilinir.
CİNSEL GÜCÜ ARTTIRAN BESİNLER;
Öncelikle stresten uzak, spor , öz güven, güzel beslenmenin yanında Keçiboynuzu, Kahve, Çikolata, zencefil, Çilek, bal, fındık, vanilya, muz, istiridye faydalıdır.
KEGEL EGZERSİZİ NASIL YAPILIR?
Pelvik taban kaslarını güçlendirmek için yapılması gereken Kegel egzersizi aşk kasları dediğimiz kasların sıkılaşmasıyla orgazm olmak ve normal doğum için önemlidir. Bunun yanında idrar kaçırma, dışkılama için de kuvvetlendirilmelidir.
En kolay egzersiz şekli idrar yaparken idrar yapmaya ara vermek ve sonra tekrar devam etmekle olur. Kasılan kaslar pelvik taban kaslarıdır. Bunun yanında otururken oturulan yerde 3 ile 10 saniye arası tutup gevşetmek ile yapılır. 10 defa arka arkaya ügnde de 3 ayrı zamanlarda yapmak tavsiye edilir.
Kegel egzersizi sayesinde cinsel hazzın artışı olacağı için cinsel isteksizlik ve orgazm olamama sorununa destek olabilir. bunun yanında idrar kaçırma sıkıntısına engel olur. Doğum için pelvik kaslarını hazırlar. Rahim , mesane ve barsak sarkmasına da engel olur.
CİNSEL TEPKİ DÖNGÜSÜ
Mster ve Johnson’a göre cinsel tepki döngüsü evleri heyecan ( uyarılma) , plato, orgazm ve çözülme evresi olarak dört tarif edilir. Cinsel istek başlangıcıdır. Uyarılma aşmasında kadında ıslanma, klitoriste kabarma, göğüs uçlarında sertleşme, erkekde ereksiyon oluşur. Plato, uyarılma evresinin orgazma kadar giden kısmıdır. Zevkin en yoğun olduğu dönem de orgazm evresidir.
Erkek cinselliğinde uyaran tetikleyiciler görseldir. Bu resimle, düşünmeyle, fantaziyle, kokuyla veya hatırlamyla da olabilir. Penis kanla dolar ve sertleşir. Penisin boyu büyür. Boyun ve göğiste kızarmalar olur.
Boşalma evresinde meni çıkışı (Ejakulasyon) oluşur. Çözülme evresinde doyum ve gevşeme ile rahatlama olur. Yorgunluğun en üstü yaşanır.
Kadın cinselliğinde ise vajinada sulanma, klitorisin kanla dolmasıyla büyüme, meme uçlarının dikleşmesi, meme boylarının büyümesi akabinde arzulanma en önemli aşamasıdır. Resim, fantezi kurmak da arttırıcı etkenlerdir.
Boşalma evresinde kasılma akabinde erkekdeki gibi çok sık olmasa da meni çıkışı gibi bir sıvı çıkabilir. Çözülme aşamasında doyum, gevşeme ve rahatlama olur. Öfori hali orgazmın oluşması halidir. Erkeğin zıddı çözülme sonrası kadın bütün duyuları daha uyanıktır. Kadın orgazmı şekilde görüldüğü gibi üst üste birkaç sefer olabilir.
HERKES KENDİ TATMİNİNDEN SORUMLUDUR.
Cinsel doyum, bireyin cinsel iletişiminden hoşnut olması ve mutluluk duymasıdır. Bu da bir cinsel sorundan bağımsız olarak ilişkinin cinsel ve cinsel olmayan boyutlarına bağlıdır.
Cinsel doyumsuzluk, kişinin cinselliğiyle ilgili memnuniyetsizliği olarak tanımlanır. Bu memnuniyetsizlik, erken boşalma sorunu olan kişilerde sık görülür.
Herkesin ortak bilgisi evlilik mutluluğunun cinsel tatmin üzerine olduğudur. Cinsellik ve cinsel yaşam bir aşk yolculuğudur. Bu yolculukta bir çok güzel anların yanında zaman zaman hesaba katılmayan sorunlar olabilir. Önemli olan evlilik kervanını düşe kalka, hatalar yapa yapa yıkılmadan yolda düzmektir.
Hata yapmaktan, kaybetmekten korkanlar mutlu sonu göremeyebilir. Eğer bu süreçte kötü anılar bırakan eylemler biriktiyse onlarla nasıl mücadele edileceğini öğrenilmelidir. Böylelikle gelecekte olabilecek aksiliklere karşı tedbir alabilir, eksikler görülerek tamamlama gayreti içine girilebilir.
“Kötü söz ve kötü eylem sahibine aittir” ilkesi ile hayatta yaşadığımız bütün güzellikler de kötülükler de kendi sorumluluğumuzda olduğu bilgisi hayatta kalma becerisidir. Kişi, kendine karşı sorumluluğunun, kendi bedenini tatmin etmek üzerine olduğunu bilmelidir. Bu bilgi hayatta tek başına yaşama kabiliyetini arttırır.
Evlilik hayatında en büyük tutkallardan olan cinsel doyumda eşler kendi bedenelerinin tatmininden sorumludur. Nasıllığı bilinmeli ki eşinden talep edebilesin. Bu bakış açısı, eş için bir rahatlata sebebidir. Cinsel beraberlik öncesinde oluşabilecek stresi ortadan kaldırır. Hayatı zorlaştıran stres, insanın kendisini baskı altında olduğunu hissetmesidir. Stresle mücadele etmek pek de kolay değildir.
Psikoterapist Cem KEÇE cinsel doyum macerasında boşalmanın, orgazmın ve cinsel doyumun aynı olamadığını belirttiği “Boşalma Orgazm ve Cinsel Doyum “ kitabında cinsel doyum tatmininin nasıllığını şu şekilde özetlemiştir.
Cinsel duygularla partner ilişkisini, aşkla şehveti dengede tutabilen çiftler bu yolculukta mutlu ve huzurlu olabilirler. Seksi konuşma, doğru bilgilerle farkındalığı arttırma, yeniliklere açık olma, önce kendini daha sonra partnerini kesfetmeye çalışma, bedenini ve ruhunu bir armağan olarak sunma ve sunulan armağanı koşulsuz kabul etme, kendi tatmininin sorumluluğunu alma, zorlamadan isteme, sabır, koşulsuz sevmek, samimiyet, şefkat, tutku ve karşılıklı saygı olursa mutlu seks hayatı olabilir.
Yakın ilişkilerde sevgi yetmez, çiftin birbirini bir parça endişe içinde tutması ve tatminkâr bir seks hayatına sahip olması gerekir.
Aile Danışmanı/ Cinsel Tearpist / Psikolog
Asiye Tanrıöver Türkan