FARKINDALIĞIN FARKINDALIĞINI YAKALAMAK!
Dere yatağına yapılan evi sel alır, bataklığa ekilen mahsule yapılan emekler ise zayi olur. Ne dere yatağına ev ne de bataklığa mahsul ekilmemelidir. O zaman dereler yeşil alan olmalı, bataklıklar da kurtulmalıdır.
Bilimle hareket edilmeyen emekler heba olmaya mahkûmdur. Hayaller büyük olmalıdır.  Aksi takdirde birilerinin hayallerinin figüranları olunmaya mahkum olunacaktır.
İçine doğulan toplum, anne baba, cinsiyet, dil, renk seçimle değildir. Hesapsız sunulan nimetler karşısında yaratılan acizdir. Görmek, duymak, düşünmek, soru sorabilmek en büyük nimettir. Zira farkındalık ancak sormakla başlayacaktır.   
Ben kimim? Bana en yakın cisim ne? Kâinatta yaratılan her şey bizim için, o zaman biz kimin içiniz? Yeryüzünün en değerli varlığı insandır. İnsan bu değerini nereden alıyor? 
Dünyaya ilk gelen aciz varlık insanın ilk hareketi sığınmak oluyor, annesine sığınıyor. Bunu nereden öğreniyor? 
Bunlar varlık sorularıdır. Varlığını kabul etmeyen farkındalık oluştura bilir mi?
Yeryüzünün misafirleri olunduğu unutulmamalıdır. Bir gün gelip bu fani dünyadan göçülecektir. Yapılan hiçbir zulüm, zalimin yanında kar kalmayacaktır.
Zalimlik herkesin gücü nispetindedir. Gücü fazla olan devlet reisi ile evde ailesine kan kusturan gerek kadın, gerek erkek, gerekse evlat olsun ayrı değildir. Huzur herkesin hakkıdır.
Mutlu olmak ancak sevgi, merhamet ve adalet üzere yaşamakladır. Bu hal ise yakın olan dünyada Allah’ın koyduğu sınırlara uymakla olur. Zira kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.
Hayatın her alanında iktidar kavgası, kutuplaşmalar ve didişmeler vardır. Asıl olan insan olmak ve insan kalmaktır. İnsan kalmak Allah’a Kul olmakladır. İnsan yalnız ve sahipsiz değildir. Her an yanında olan, dualarına icabet eden vardır. Eşya olmaktan çıkmalı, insanlık fark edilmeli, hayatın sorumluluğu üstlenmelidir.
Akıl en büyük nimettir ve korunmalıdır. İnsan aklı en çok ihmal edilendir. İçki aklın üzerini örttüğü ve değerini düşürdüğü için haramdır. Aşırı derecede sevinmek ve aşırı derecede üzülmek de akla zarar verir. Olmazsa olmaz sadece Allah’tır. O’nun dışında her şey olur ya da olmaz.
Aklımızı tüketmemeli, daima kontrol altına almalıyız. Öncelikle Allah’ın kitabını Raci’m olandan Rahim olana sığınarak okumalı, indirdiği kitabı O’nun bak dediği yerden görmeli, ve akıl eden bir kalbe sahi olmalıyız.
İlim yoldaşımız olursa insanlaşır, aklımızı  kontrol altında tutarız. İnsanlaşma sürecimizde herkesin bizim için olmadığını bilir, aynı zamanda da köleleşmeyiz. Ne bir başkasının tepesine basarak çıkar, ne de başkalarını sırtımıza alırız. Beraber yürürüz. 
Hayatta en önemli mesele insan olmak ve insan kalmaktır. Eğer insan kalırsak tıpkı Hz. Muhammed (a.s.) gibi rahmet kaynağı oluruz. “Ben insanlara zahmet olayım diye değil, rahmet olayım diye gönderildim.” deriz.
Yağmura da rahmet denilmiştir. Çatlayan dudaklara su, kanayan yüreklere merhem oluruz. Su gibi olursak gittiğimiz her yeri  yeşertiriz. Problem yapan değil problemleri çözen oluruz. 
Kur’an-ı Kerim; kafasında soruları olan, ayrıca yaşadığı hayata dair sorunları olan insanların kitabıdır. Müslümanlık: insan olmaktır. İnsanlığın yaşanmış halidir. Gönülden teslim olmaktır.
Ritüel ibadetler bir araçtır. İyi insan olmaya götüren vasıtalardır. Asıl olan dualarımız, eylemlerimizdir. Göz görmek için, lisan ise konuşmak, kulak hakkı anlamak içindir. Bize verilen emanetleri istediğimiz gibi kullanıp, israf edemeyiz. 
Soru sormalı ve cevabını buluncaya kadar gayret etmeliyiz. Kesintisiz bir şekilde iman etmeliyiz. Kendimize fetret dönemini yaşatmamalıyız. Sürekli imanımızı tazeleyecek ameller üzerinde olmalıyız. 
Hayvani tabiatlara dönüşmekten yaptıklarımızla imanımızı canlı tutarak kurtulabiliriz. Kalıbımız değişmez ama ruhumuz değişebilir. Bunun için ruh iklimimizi canlı tutmalıyız. Kurtuluşumuzun yolunu bulmalı, uykudan uyanmalıyız.
Aile Danışmanı: Asiye Tanrıöver Türkan