Kaygı ve Belirsizlik Travmasından Kurtulmak
Ülke olarak hepimiz sarsıntıları yüreğimizde hissettik. Ve bu ortak travmayı hep birlikte yaşadık.
Zaten Pandemi ile birlikte çok ciddi travma yaşıyorduk. Yaşanan deprem bu travmayı büyüttü. Ve iç dünyamızın derinine sarsıntının sirayet etmesini ve geleceğin belirsiz olmasını sağladı.
Bu belirsizliğin insan ruhuna verdiği en önemli hasarlardan biri güvenlik duygusunun kaybıdır.
Kaybedilen güvenlik duygusu, maalesef ruhumuzu enkaza dönüştürdü ve bir an önce onu yeniden inşa edip ayağa kaldırmalıyız. Çünkü bu enkaz, sadece bu günümüzü değil, geleceğimizi de etkileyecektir.
Belirsizlik, kaygıyı ortaya çıkarır. Onu yaşayanlar, sağduyusunu yitirir ve sağlıklı düşünemezler. Muhakeme kabiliyeti zayıflar ve mantık devre dışı kalır. Ancak zamanla yerine gelir.
Ayrıca bu kaygıyı yaşayanlarda alınganlık ön safhada olur. “Oturduğun yerde ahkâm kesiyorsun biz burada ne acılar içerisindeyiz biliyor musun?” gibi sözler söylerler.
Bu kaygı, zamanla korkuya yol açar. Kaygının yarattığı korku, deprem gibi anlık oluşan korkulardan farklıdır.
Kaygı, insanın başına gelebilecek en büyük sıkıntıdır. Kaygının adresi yoktur. Ve kaygı sadece bir şeyden dolayı değildir. Stres yaratan her şey kaygıdır. Tıpkı fay hattında biriken stresin kırdığı yer kabuğu gibi iç dünyamızda biriken stresler de kaygı kırılmasına, zihinde bilinç kaymasına sebep olur ve sağlıklı akıl yürütmeyi devre dışı bırakarak kararsızlık anları yaşatır.
Kaygılar çeşit çeşittir. İnsanlar genellikle, deprem, ekonomi, sağlık, sınav, aşk ve sevgi, başaramama, özgüven, ölüm korkusu gibi kaygılar taşıyabilirler. Bunları çoğaltmak mümkündür.
İnsanın bunu aşması için özel eğitim alması, büyük resmi görmesi ve belirsizliğin anlık ve sadece bir şeye ait bir yanılsama olmadığını yaşamın genelinin belirsizlik içerdiğini bilmesi gerekir.
Bu duygusal belirsizlikten kaçınmak için yaşama bir anlam vermek, bir amaç koymak ve bu amacın dışındakilere karşı kendimizi olanaklı ölçüde duyarsız hale getirmek zorundayız.
Bu da ancak tutku sahibi olmakla mümkündür. Tutku, derinlerde kalmış insanı yukarı çıkarır ve rahat nefes almasını sağlar.
Tutku sahibi insan, kendine değer verici eylemlerde bulunur. Resim, müzik ya da sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmak, bir müzik aleti çalmak, dil öğrenmek ya da herhangi bir spor dalıyla uğraşmak bu tutkulardan sadece bazılarıdır. Kısacası yaşamınızın odağına bir şeyleri koymanız gerekir.
Sonuçta deprem, somut ve geçicidir. Deprem olsa da olmasa da öncelikle mutlu olmak için kendinize değer vermek zorundasınız ve korkunun, kaygının sizi yönetmesine asla izin vermemelisiniz!
Burada duygusal dağınıklığınızı toplamak için yardımınıza koşacak olan şey aklınızdır.
Yaşamın varoluşsal bütününe karşı bir tutum almanız gerekir. “Ben kendimi seçiyorum ve kendime yatırım yapacağım” demelisiniz.
Zaman kadar değerli bir şey yoktur. Bu yüzden zamanı bilinçli yaşamalıyız.
Sevmeyi ve sevilmeyi denemelisiniz. Ama her şeyin merkezinde daima siz olmalısınız!
Kendimizi incelemek zorundayız, güçlü ve zayıf yanlarımızı bilmemiz ve bunlara yönelik güçlendirme çalışması yapmamız gerekir. Kimsenin bu zaaflar üzerinden nemalanmasına asla izin vermemeliyiz. Ve çevreye yönelik güçlü görünmek zorundayız. Zira zayıf insanlara hiç kimse ilgi göstermez.
Düşmeden önce, düşmeye sebep olacak şeyleri bilip ardından tedbir almalıyız. Eğer düşmüş isek, düştüğümüz yerden tekrardan ayağa kalkmayı bilmeliyiz. Tıpkı bir Anka Kuşu gibi küllerimizden yeniden doğmalıyız. Yok olmadan, yok olmamayı, düşmeden önce yürümeyi, ağlamadan önce gülmeyi, durmadan önce koşmayı, bakmadan önce görmeyi, sormadan önce de anlamayı bilmemiz gerekir.