Fısıltı HABERLERİ
HV
06 MAYIS Pazartesi 03:45

Yunus Emre Gözüyle Eğitimde Umut

Zuhal UYAR ( YAZAR )
Zuhal UYAR ( YAZAR )
Giriş Tarihi : 24-04-2024 17:54

Yunus Emre Gözüyle Eğitimde Umut

Çok klasik bir hikayedir, bir çocuk kıyıya vurmuş deniz yıldızlarını tek tek alıp eliyle denize fırlatıyor, yanından geçen biri sahilde binlerce var diyor, ne değişecek senin tek tek atmanla, çocuk gülümseyerek eğilip bir tane daha alıyor eline ve atıyor denize, bak onun için çok şey değişti. Böyledir hayat, bir bahçeye girip tüm gülleri koklayamıyoruz diye hiç mi koklamayalım, bir ağaçtaki tüm meyveleri yiyemiyoruz diye hiç mi yemeyelim. Hayat neresinden tutarsan orasından meyve verir bize. Ama bir tuzak olan “ben yaptım mı, her şeyi tam ve mükemmel yaparım” işte en büyük engellerden biri olan ve bir kandırmaca olan bu tabu bizim yapabileceklerimizi de engeller, mükemmeli yapmayı beklerken elimizde hiçbir şey olmadığını görürüz. Bu düşünceden yola çıkarak baktığımızda insanın sahip olması gereken içsel motivasyon, bakış açısı, hayatı anlamlandırma becerisinden fazlası değildir. Yani aslında maddi olarak o kadar az şeye ihtiyacımız var ki bir anlasak, içimizde olan gücü bulmak, kendimizi keşfetmek, yavaşlamak ve gerçek sesimizi duyabilmek.

 

Her şeyin monotonlaştığı adeta robotlara döndüğümüz neyi niçin yaptığımızı fark etmediğimiz böyle bir asırda insanlar dışarının gürültüsünden kendi iç sesini duyamıyor. Ben de diyorum ki, dur, sakinleş, nefes al, içine dön, sesini duy. İçinde bağıran o küçük senin sesini duy artık. Evet bu sesi duymaya başta öğretmenler ve eğitimciler olarak çok ihtiyacımız var. Neyin, niçin yapıldığını bilmeden yahut öğrenmenin keyfine varmadan içimizde bir ışığı yakamayacak ve belki de hiçbir zaman sönmüş ışığımızla başka zihinlere aydınlık olamayacağız. İçimizdeki ışığı parlattıktan sonra bu ışığı bitmez, tükenmez yapacak olan şey hayata karşı besleyeceğimiz umuttur. 

 

Umut nasıl yeşertilir? Umut öğrenilir mi? Başkalarının umudumuz üzerindeki etkisi nedir? Umut sadece içsel bir süreç midir? Umutlu olmak ve umutsuz olmak arasında nasıl bir çizgi vardır. ? Umut bir anda biter mi? gibi soruları sorarak bu umut sürecini sık sık iç dünyamızda değerlendirmeye almalıyız. İnsan kendine önce doğru soruları sorduğunda doğru cevaplara ulaşabilir. Sorgulanmadan yaşanan hayat, yaşanmamıştır der bir büyük. 

 

Tarihimizde bize umut veren kahramanlarımızdan, belki onların hayatlarından başlayarak günümüze kadar umutla yaşamış, umut ekmiş, umut vermiş olanları takibe alıp onların hayatlarından kendimize izler sürmeliyiz. Umut bazen bir anda içimizde yanan bir ampul gibi olabilse de çoğu zaman bir süreçtir. Bedenimiz gibi ruhumuzun da beslenmeye ihtiyacı olduğu gibi, umudumuzun da diri olmaya, zaman zaman yenilenmeye ihtiyacı vardır. Umutlu bir bakış açısı, umutla dolu bir çevre, sürekli birbirine umuttan bahseden güzel insanlara ihtiyacımız var.

 

Umutlu olmak hayatı toz pembe görmek değil, aksine hayatın tüm duygularını kabul edip, onları doyasıya yaşamak ve acıdan dahi keyif alabilme sanatıdır. “En iyi yatakta yat, en iyi yemekleri ye” diyen birine biz nereden bulalım bunları demişler. El cevap; Evet en iyi yatak, iyilik peşinde koştuğun öğrendiğin, yorulduğun gün sonunda yattığın yataktır. En iyi yemek, çok acıktığın, kuru ekmeğin bile lezzetini kıymetini bilecek hale geldiğin yemeği yemektir. Her şey zıddıyla bilinir kaidesinden yola çıkarak en kimsesiz hissettiğin anında bir kimse bulacaksın, umut et, acılardan dahi bir güzellik çıkarmasını bilirsin. 

 

Umut veren biri var hepimize, Emrem Yunus.. 40 yıl dergahına odun taşımış, herhangi bir makam, gösteriş, alayiş sevdasına düşmeden sadece içinde taşıdığı umutla yazmış, söylemiş, dinlemiş. Bugün bize sayısını bilmediğimiz umut ve aşk dolu dizeler bırakmış. Nerde, ne zaman yaşadığı kesin olarak bilinmiyor belki, ancak gönüllerde öyle bir yaşadı ki, mekanın ve zamanın ötesinde. Öncesinde buğday mı verelim, nefes mi? Yunus'a sordular, ben nefesi ne yapayım, bana buğday gerek, dedi, dedi ama hemen pişman oldu. Nefesi seçti, nefesi buldu, nefes oldu. Yunus’a verilen o nefesin adıdır umut. Umudu olmasa, bekler miydi Tapduk’un kapısında. Umudu vardı, sevdiğine karşı, hayata karşı yaratıcısına karşı. Sevgiyle baktı , ona geri yansıyan şey yine sevgi oldu. Dağa neyi haykırdıysa aynısı ona döndü, bizim oldu, bizim Yunus oldu. Sevgiyi, sevginin dili ile anlattı. asırlarca gönüllerde yaşayacak, kuşaklara öncü, kalplere umut. Aşkın yolculuğunu Yunus tamamladı, ebedi yerinde ruhu şad olsun. şimdi sıra bizde. Hadi yürüyelim aynı yolda, sevgiyle ve umutla. Yunus gibi eğri hiçbir şey girmesin sınıflarımıza, eğrilikleri umut ve sevgiyle düzeltelim usulca.. Yunus gibi önce kendimiz kırılmadan eğitilmeyi, sonra da kırmadan eğitmeyi başaralım. Yol uzun, engel çok, umut öldürenler köşe başlarında, onlara bile gülümse umutla. Umudunuz yolunuz olsun, yolunuz umut…

YORUMLAR