Arda Güler’in gol sevinci ve tevekkülü anlamlandırması
Sağ eli tam kalbinin üzerinde, sol eli de havada. Sol elinin işaret parmağı ise gökleri gösteriyor…
Arda Güler’in gol sevinci (estetik golleri gibi) onu seven ve takdir edenlerin büyük ekseriyetinin beğenisini kazandı. Kendisine bu ikonik gol sevincinin merak edilen anlamı sorulduğunda ise şu açıklamayı yaptı:
“Gol sevincimin anlamı tevekküle dayanıyor. Ben her şeyin Allah’tan geldiğine inanıyorum. Kötü gördüğüm bazı sakatlıklar olabilir ama çok çalıştığım sürece her şeyin inşallah çok iyi olacağına inanıyorum. Her şeyi en doğru şekilde yapmaya çalışıyorum. Gerisini Allah’a bırakıyorum.”
On dokuz yaşındaki bir genç tevekkülü ne kadar güzel anlıyor, yorumluyor ve hayatında tatbik ediyor. Anlaşılıyor ki Arda için tevekkül öncelikle her şeye olumlu bakmasını sağlıyor. Zira her şeyin Allah’ın kontrolünde olduğuna inanıyor. Allah’ın varlığı, sonsuz merhameti, ilmi ve kudreti her daim umutlu olmasını sağlıyor. Bir kısım olumsuzlukları yaşasa bile bunların aşılabilecek geçici haller olduğunu görüyor. Bunun neticesi olarak ise Yaratıcısından ümidini kesmeksizin yapması gereken şeyleri en doğru ve en güzel bir tarzda başarma gayretini taşıyor. Kendi görevini hakkıyla yaptıktan sonra da Yaratıcısına güveniyor, O’na sığınıyor ve O’nun yardımını bekliyor.
Arda’nın iç dünyasına hükmeden bu tevekkül inancını gol sevinci de en güzel bir şekilde sembolize ediyor. Gol sevincindeki sağ ve sol eller tevekkülün en geniş bir parantezini temsil ediyor. Sağ el tevekkülün dar dairesi olan kalbi işaret ederken sol el ise tevekkülün geniş dairesi olan Arş-ı Azam’ı gösteriyor. Kalp, Allah’ın insandaki arşı. Zira göklere sığmayan Yaratıcı mümin kulunun kalbine sığıyor. Allah insana muhteşem kabiliyetler vermiş ve onları çabalayarak açığa çıkarmasını istiyor. İşte Arda’nın kalbine dokunan sağ eli “her şeyi en doğru şekilde yapma” çabasının sembolü mahiyetinde. Göklere ve Arş’a işaret eden sol ise her şeyin Allah’ın kontrolünde olduğunu belirtiyor. Allah’ın rububiyet derecesindeki hâkimiyeti ve saltanatı zerrelerden yıldızlara, dünyadan ahirete, kalpten Arş’a her şeyi kuşatıyor. Elbette tevekkül edilecek olan ancak böyle bir sonsuz kudret, ilim ve irade sahibi olan Zat-ı Akdes olabilir.
Arda’nın tevekkül hakikatini çok iyi içselleştirdiği ve hayatına aktardığına tanık oluyoruz. Oysa tevekkülü gayretsizlik, tembellik, sorumsuzluk şeklinde yorumlayanlar hiç de az değil dünyamızda. Oysa tevekkül; çalışmayı, gayret göstermeyi ve yetenekleri geliştirme iradesini dışlayan bir tavır değil.
Tevekkülü tembellik, miskinlik şeklinde anlamamak için Mehmet Akif Ersoy’un uyarısına kulak vermek gerek:
“‘Çalış!’ dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!
Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!”
Bu bağlamda Hz. Ömer’in (ra) mütevekkil (tevekkül eden) ve müteekkil (hazır yiyici ve asalak) ayrımını da hatırlamalıyız. Müminlerin emiri bir gün bir grup Yemenliye “Siz kimsiniz?” diye sorar. Onlar da “Biz mütevekkil insanlarız” diye cevap verir. Bunun üzerine Hz. Ömer (ra) “Aksine siz müteekkilsiniz. Zira tevekkül sahibi olan tohumu toprağa ekip Allah’a güvenendir” diye cevap vererek gerçek tevekkül sahiplerinin farkına dikkat çeker.
Gayret ve çabanın olmadığı bir süreçte tevekkülden bahsetmek ise mümkün değil. Mustafa Alp’e göre gayret, tevekkülün birinci basamağıdır. Ardından da acziyet, itimad ve rıza mertebeleri gelir. Alp, tevekkülü kemale erdiren bu dört duygunun nüansına ise şöyle dikkat çeker:
“Allahım! Ben elimden geleni yaptım (gayret). Yine de bu işin nasıl sonuçlanacağını kestiremiyorum (acziyet). Bütün takdirlerinde sana güvenim sonsuzdur (itimad). Sonuçta hükmün ne olursa bundan memnun olacağım (rıza).”
Sözün özü tevekkülün içinde tembellik, gayretsizlik, miskinlik, uyuşukluk gibi haller yer alamaz. Tevekkülün özünde ancak umut, gayret, güven ve rıza gibi değerler bulunabilir. Arda Güler’in ikonik gol sevinci ve ona yüklediği anlama baktığımızda işte tevekkülün bu güzel kıvamının bulunduğunu görüyoruz.
Mustafa Saîd İşeri