HAZ VE HIZ ÇAĞINDA DURABİLMEK
Her şeyin çabuk tüketildiği ve hiçbir şeyin tat vermediği  zaman da yaşıyoruz. Bunun adına da teknoloji çağı diyoruz. Her şey bir tıkla elimizin altında kolayca ulaşabiliyoruz fakat bunun aslında yavaşlamamız için bir nimet olduğunu fark edemiyoruz.
Kiminle konuşsam çok yoğun, kime baksam bir koşuşturma halinde…
İnsanlar durmadan nefes almadan koşuşturuyor. Herkesin ağzında “koşuşturuyorum“ ve “çok yoğunum.“  İyi de nereye koşuyoruz, ne bu acelemiz?
Zaten ömür dediğimiz kısacık bir andan ibaret değil mi? Bu anı ne için kaçırıyoruz? Birazcık durmak soluklanmak gerekmez mi?
Elbette gerekir, durmak gerekir, dinlenmek gerekir, kendini dinlemen gerekir.
Çok meşhur olan Afrikalı sözü gibi “O kadar hızlı gidiyoruz ki ruhlarımız bize yetişemiyor.“
Zaman mı hızlandı yoksa biz zamanı hunharca tüketmeye mi başladık? Üstelik zamanın bizim için en hızlı eriyen sermaye olduğunu bile bile.
Eee artık bir duralım, dinlenelim, dinleyelim bence…
Dinlenelim de, bizi dinlenmeden alın koyan ne?
Tabii ki hemen teknoloji deyip suçu atalım gitsin. Sistem böyle istiyor diyelim. Kapitalist sistem bizi robotlaştırdı, tüketim çağı bizi içine aldı hapsetti deyip hep sitemi sisteme yapalım faturayı hep oraya keselim.
Bu ne gibi biliyor musunuz? İnsanın nefsinin her istediğini yapıp suçu şeytana atması gibi. Tamam şeytanın görevi bu seni yoldan çıkarmak o görevini hakkıyla yapıyor iken senin iraden nerede kalıyor?
Ne çok soru sordum değil mi?
Evet sorarak yazdım bu yazımı çünkü, hız çağında kaybettiğimiz şeylerden bir tanesi de bu, herkes bilgi veriyor bilgi hazır olduğu için insan kendini sormuyor sorgulamıyor. Hazır bilgiyi alıyor hayatına kopyalayıp yapıştırıyor.
Evet haz ve hız çağındayız çabuk yaşıyor ve çabuk tüketiyoruz. Biz kendimizin farkına varmazsak sistem otomatik olarak bizi içine çekiyor. Aslında nimet olarak kullanacağımız şeyler bizim için zillete dönüşüyor.
Durdur kendini!
Kimse senin için bunu yapmayacak, sistem bir anda durup yavaşlamayacak var olan bu sistemin içinde senin kendine göre bir durma şekli belirlemen gerekiyor.
Bir düşünsene çok güzel bir filmde sahne alacaksın tek rolün kameranın önünden bir hayalet gibi var ya da yok halinde, görünür görünmez bir halde geçip gitmek. Ya da çiçekli bir bahçe bahşedilmiş oradaki çiçeklerin renklerini fark edemeden, koklayamadan, kuş cıvıltılarını duymadan,  koşturarak içinden geçip gidiyorsun. Görmedin güzellikleri yaşamadın geçtin ve gittin.
Var olman için biraz durman gerekir. Durmak hissederek yaşamanın daha kolay üretebilmenin yaşadıklarından mutluluk duyabilmenin anahtar kelimesidir.
Aslında sistemi yaratan seni günde beş vakit durmaya davet ediyor. Senede bir ay inzivaya çekil diyor gecenin bir vaktinde kalk ve sessizliğin, sükûnetin, sorgulamanın tadını çıkar diyor. Seher vaktinin muhteşemliğini dinle diyor. Doğanın eşsiz sanatına davet ediyor.  O muhteşem sanatı kaçırma diyor.
Eşini, dostunu, aileni gerçekten duy diyor. Dur ki yaşayasın.
Üzgünüm hız çağı şu demek teknoloji bize şunu sunuyor diyerek bilimsel konulara girmedim. Her şey yeterince bilindik ben sadece kendini sorgulayıp fark etmeni istedim.
Bu çağa ayak uydurabilmenin yolunun durmaktan geçtiğini bil istedim.
Dur yavaşla ve hissederek yaşa….

Gülhanım Can