YİTİRİLEN DEĞERLER 

Eskiye öykünecek, eskiyi yüceltecek değilim. " Nerede o eski bayramlar! " diyenlerden de değilim. Eskiden yana olmadım hiç. Hep yeniden, değişimden, gelişimden yana oldum. Yeniliği, yenilikçiliği, değişimi savundum. Ama eskinin değerlerini , güzelliklerini, erdemlerini de göz ardı edemem. 

Eski değerlerden ikisini unutamam. Biri İMECE ise öbürü SALMA'dir. İkisi de Öztürkçe sözcük. İkisi de değerli kavram. Bu iki sözcüğün köyümde uygulamalarina tanık oldum, gördüm, yaşadım. 

Köye yol mu yapılacak? Köye su mu getirilecek? Bir duyuru yapılır. Çapasını, kazmasını, küreğini kapan koşar imeceye. El ele verilir , omuz omuza dayanışma içine girilir. Köye yol da gelir, su da gelir. 

Köyde kimin işi varsa onun yardımına koşulur. Tütün mü dikilecek, harman mı kaldırılacak, bağ mı bellenecek? Bütün köy orada. Türküler , manileri eşliğinde bir çırpıda bitirilir işler. Ne güzeldir şu İMECE. 

Türk Ulusu'nun en büyük imecesi Kurtuluş Savaşı'dir. Tüm ulus el ele verek isgalcileri kovdu bu topraklardan. Kimi silah taşıdı kağnısıyla, kimi çorap ördü askerine. Kimi cephede savaştı, kimi yaralıları sağaltti. Dünyanın en güzel, en büyük, en kutsal imecesiyle kurtuluş mücadelesi verdi egemenlerle karşı. Mazlum uluslara örnek oldu bu İMECE. 

İkinci sevdiğim sözcük de SALMA'dir. Köy yönetim kurulunun uyguladığı bir vergi toplama yöntemidir. Köye hizmet eden insanlara emeklerinin karşılığıni vermek üzere köylüden toplanır. Köyde yaşayanların ekonomik durumuna göre belirlenir bu vergiler. Bu da köylünün yetiştirdiği ürünlerden alınan paydir. Bunlar, buğdaydir, arpadir, tahıl ürünüdür. Geliri az olandan az, çok olandan çok miktarda alınırdı. Kimse de itiraz etmezdi. 

Muhtar, köy kahyası, köy imamı ve köyün çobanı aylık almazlardi. Köylüden toplanan bu salmalar, bu dörtlü arasında pay edilirdi. Devlete yük olunmazdi. Muhtar, imam, çoban hiç bir ad altinda ücret almazdı. Kendi yağları ile kavrulurdu bu insanlar. İsterlerse ekip biçerek ek iş yaparak geçimlerini kolaylaştirirlardi. 

Şimdi öyle mi ya? Her biri aylığa bağlandı. Şimdilerde bu ekipte azalma oldu. Bu iktidar hayvancılığı yok ettiği için köy çobanı yok artık. Hayvanlar, olmadığı için ekip biçilen yerlere zarar veren de canlı yok . Bu nedenle köy kahyası da yok. Salt imam ve muhtar aylık alıyor. 

Aylık bağlanması iyi olmadı bence. Özveriyle, çıkar gütmeden, gönüllü yapılan işler para karşılığı yapılmaya başlayınca önemini ve değerini yitirdi. Yerel yönetim, yerinde yönetim başarılı olunca işler daha çabuk ve daha kolay çözüme kavuşuyor. Orada yaşayan insanlar da  daha mutlu bir yaşam sürüyor. Merkezden yönetim her zaman aksamalara neden oluyor. Zaman yitimine neden oluyor,  daha çok emek, daha çok harcama gerektiriyor.

Köylerin Büyükşehirlere bağlanması, köylerin mahalleye dönüşmesi, dayanışma , yardımlaşma gibi kavramların içini boşaltti. Birlikte başarmanın mutluluğu, köylülerin ellerinden alındı. Hizmetler, birilerinin insafına bırakıldı. İktidara oy verenler, vermeyenler diye köyler ikiye bölündü. İKöyün ortak malı olan tarlalar, ormanlar, hazine arazileri ellerinden alındığı yetmezmiş gibi en güzel erdemler, en güzel değerler de alındı ellerinden. Bir kez yitirildi mi o güzel erdemler , erdemli davranışlar, bir daha kolay kolay geri gelmiyor. İmece yok, salma yok artık köylerde. 

Cumhuriyet kazanımlarının ( şeker fabrikaları, demirçelik, mensucat fabrikaları, Seka, Merinos, Sümerbank vb ) yok edilmesinin yanısıra değerlerimiz de  yitirildi. Toplumu ayakta tutan, onları birleştiren değerlerin yok edilmesi, toplumu  birbirinden koparır, uzaklaştirir, toplum olma özelliğini yitirmesine neden olur. 

Emperyalizmin, egemenlerin yok edemediği ülkemizi kendi ellerimizle yitirmeyelim. Değerlerimize, topragimiza, suyumuza, ormanlarımıza sahip çıkalım. Başka Türkiye yok.

Zeki BAŞTÜRK