Hızır Saati
Her yeni bir güne nefes alarak uyanmak en büyük nimettir.
Güne, "merhaba" diyen güneşin yeryüzüne yayıldığı gibi, yarına dair umutlarımız da ertesi günün ışığıyla birlikte hayatımıza böylece dağılıyor.
Umutlarımız zihnimizdeki ok gibidir. Yayı ne kadar gerersek ve diri tutarsak hedefe varışı o kadar doğru olacaktır.
Tirkeş'e (ok kılıfı) konulan birkaç çeşit ok ve bu okların her birine verdiğimiz isimleri ve görevleri mevcuttur.
Kalbimizi karartan, korkutan, adeta üzerine tonlarca yük binmiş gibi hissettiğimiz anlar olur. Böyle zamanlarda yükümüzü hafifleten, kurtarıcı ve şifa olan kişiler vardır.
Ben, böyle zamanlara "Hızır Saati" diyorum.
Peki sizler ne diyorsunuz, hiç düşündünüz mü?
O an; kalbinizin üzerindeki puslu gölge adeta kalkıyor ve bir elmas gibi parlıyor.
Sorunlar, kaygılar, huzursuzluk, stres ve negatif enerjisiyle bizi sömüren insanlar gibi bir çok olumsuzluk biriktikçe elmas yeniden kararıyor, adeta üzerini bir toz perdesi kaplıyor.
Umudunuzla, Allah'a olan teslimiyetinizle ve kendinize güvenerek o tozu üflediğiniz zaman, inanın zerresi dahi kalmıyor.
Sonra yüzünüzde bir tebessüm oluşuyor; arınmanın vermiş olduğu rahatlamayla...
Toksik düşünce ve ilişkilerden, üzerindeki yüklerden ve tonajlardan kurtulmuş olmanın paha biçilmez sükunetiyle...
Paule Coelho der ki:
"Gülümsemek ve sessiz kalmak iki güçlü silahtır. Gülümsemek bir çok sorunu çözer; sessiz kalmak ise birçok sorundan kurtarır."
Gün bitti ve güneş gitti diye güneşin yasını tutana kadar, ay ve yıldızlardan ilham almaya bakmak daha kazançlı...
Mesela, bir yıldız tut kendin için ve ona bir isim ver. Her gece gökyüzüne baktığında derin bir nefes alarak gününü anlat, bilge bir terapist edasında dinleyecektir seni.
Sesini duymayan ve dinlemeyen, sana sağır olan insanlara inat, sesini evrenin tâ uzaklarına ilet! Milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki o derin ve sonsuz boşluğa adeta çığlık atarcasına...
Ve sonrasında güneşi daha bir umutla karşılamanın heyecanıyla uykuya dalacak olmanın huzurunu duyumsayarak...
Her yeni güne nefes alarak yeşertmeye çabaladığımız umutlarımız filizlenirse, ufka baktığımızda eşsiz bir orman görürüz.
Her birine isimler verdiğimiz (görevler) oklarımız, sonsuz gökyüzüne ulaşmış olarak: Güneşten aydınlığı, yıldızlardan parlaklığı, aydan ışığı alarak ve bereket yüklü bulutlara selam vererek, başarı ormanının hedef yönünü bulmuş olurlar.
Ok'un zehirliyse, yani niyetin kötüyse o ok döner dolaşır, mutlaka seni bulur ve can evinden vurur.
"Niyeti kötü olanın attığı ok kendine döner!" sözüyle de bu tez tescillenmiştir.
Niyetimiz hâlis, hedefimiz parlak, ufkumuz açık olsun, vesselâm!