İNSANLIK TARİHTE KALDI
Bir zamanlar insandık...
Bugün ise, insanın insanlıktan çıktığı, normatif değerlerin mutasyona uğradığı post-modern kaotik bir çağdayız.
İnsan, çağlar öncesi ilkel topluluklar halinde yaşıyorken dahi bu kadar barbar değilken; teknoloji çağında yaşıyor ve bu çağın da ortaya çıkardığı yüksek konforun ayaklarımızın altına alabildiğine serilmiş olmasına rağmen insanlık; insanlıktan el ayak çekmiş durumda.
Örf ve adetlerine bağlı gelenekçi bir yaşamdan, yol yordam bilmez bir batı sentezli ahlak anlayışına kayma vardır. Bu kırılma noktalarına müdahele edilmezse ortaya çıkmış olan ahlâk erozyonunun sonuçları yıkıcı ve yakıcı olacaktır.
"Eğitim ailede başlar!" tezini savunuyor olmamız da yetersiz gelmektedir. Bu tezi desteklemek için, aile güçlendirilmeli, aile kuracak gençler bilinçli hale getirilmelidir. Zira, toplumun dinamiğini oluşturan ailenin çöküşü, nihayetinde toplumun çöküşüdür.
İlk Türk devletlerine ait toplum yapısı hakkındaki Oğuş (Aile) ile ilgili genel bilgiler Orhun yazıtlarında da yer almaktadır.
Türk toplumunun temel yapı taşı, bugün olduğu gibi ilk Türk devletlerinde de aile olarak görülmekteydi. Anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile dediğimiz aile biçimi yaygındı. Evlenen çocuklar aileden ayrılır kendi ailesini kurardı. Aileler kan akrabalığına bağlı bir şekilde oluşuyordu. Bu yüzdendir ki, Türkler dört bir yana dağılıp göç etmelerine rağmen günümüze kadar varlığını sürdürebilmiştir.
Eski Türklerde hukuk; töredir. Kitabelerde töre kelimesi on bir farklı yerde geçmektedir.
Diğer kavimlerde olduğu gibi kanunlar ve cezalandırmalar zor uygulanır ve karışık bir biçimde değildir. Cezaların keskin, ağır olması ve kimsenin bu kanunlar karşısında ayrıcalıklı olmaması, suçların işlenmesinde caydırıcı bir sebep teşkil ediyordu. Bu yüzdendir ki, gerek töresel uygulamalar, gerekse de halkın erdemli olması, suç oranının çok düşük olması sonucunu doğuruyordu.
Türk töresine göre bir şahıs, insan öldürmeye teşebbüs ederse veya öldürürse, devlete, buduna ve vatana ihanet ederse, isyan başlatırsa, kim birine tecavüz eder, zina vb. suçları işler ise, bunun cezası ölümdür, yani idamdır.
Hırsızlık yapanın mallarına el koyulurdu. Hapis müddeti on günü geçmezdi. Devlet görevlileri töreyi çok iyi bir şekilde bilmek ve görevlerini de en iyi şekilde yapmak zorundaydılar.
Devlete, vatana ihanet edenler ve isyan çıkartanları bizzat hükümdar kendi yargılar ve gereken cezayı verirdi.
Savaş esnasında asker, komutana yüzde yüz itaat etmek zorundadır. İtaatsizliğin cezası idamdır.
Döneminin en güçlü küresel devleti olan Osmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren kadim bir geleneğe ve ahlak yapısına sahiptir. Keza onu güçlü kılan da bu yapısı olmuştur. Bu yapının ana kolonunda göze çarpan en belirgin husus, İslam dininin ahlak yapısının ve İslam felsefesinin ortaya koyduğu ahlaki temel üzerine inşa edilmiş olan bir geleneğin varlığıdır.
Ancak devletin son dönemlerinde (Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar) bir yandan bilim ve tekniğin gelişmesi için çaba sarf edilirken, öte yandan da Batının menfi kültür etkisi altında kalınmıştır.
Şöyle ki; bu Batı etkisi yalnızca teknik ve askeri anlamda değişimlere sebep olmamış, bir yandan da toplumsal yönlerin tümünde yapısal bir değişime yol açmıştır.
Askeri, teknik ve bilim alanındaki yenileşme faaliyetlerinin ahlaki alanı nasıl dönüştürdüğü, devletin fertlerinden umumi yapısına ve eğitim politikasına kadar ne tür değişimlere ve bozulmalara sebep olduğu ise, zaman içerisinde ortaya çıkarak acı bir tecrübe halinde görülmüştür.
Bu bozulmanın yani ahlaki yozlaşmanın, değerlerin çöküşünün önüne geçilebilmesi için, bir öneri olarak ahlak ilminin ne olduğu, yeri ve önemi üzerine geniş bir araştırma ve inceleme yapılması gereği vardır.
Tarihsel hafızamızda durmakta olan kültür kodlarına dönmeli; birey ve aileden başlayarak sırasıyla toplumu ve nihayet devleti ayakta tutabilecek manevi bir kuvveti yeniden oluşturmalıyız, vesselam!
Tenden ayrılınca ruh, beden ölür sandık!
Toprak altında nice yatanları, mevta sandık!
Tende olunca ruh, beden yaşar sandık!
Toprak üstündeki nice canları, insandan saydık!
İnsan içinde, insan arar olduk.
İnsanlar içinde, insanlıktan olduk.