PİRANALARA YEM OLMA
Hayatta her insanın bir duruşu, varacağı hedefi ve yürüyeceği yolu olmalı...
Hayatta nerede nasıl bir duruş ve oluş sergileyeceğimiz ise bizlerin tercihidir.
Satın aldığımız bir ürün markette 5,
AVM'de 10, tatil köyünde 20, havalimanında 50 tl...
Ürün aynı, ambalaj aynı...
Ürünün ederini farklı ve pahalı kılan nedir?
Bulunduğu yerdir.
Ürünü konumlandırdığınız yeri, hatta bir de aynı ürünü diğerlerinden farklı ambalaj ile sunduğunuzda ise, o zaman fark çarpı fark olur.
"Kişi, bulunduğu yerin kalıbını alır!"
Dar kalıplar geniş mütefekkirleri köreltir.
İlim denen okyanusta özgürce yüzmek varken, piranalar ile dolu bir akvaryumda yem olmayı seçmemek gerekiyor.
Akvaryumun tehlikeli kansever piranaları vitrinin önünde olan, fakat tehlikeli olmalarına rağmen ancak seyirlik olarak rağbet gören vahşi balıklardır.
Onların olduğu yerde başka balıklar barınamazlar.
Yaşam hakkı tanımazlar, "büyük balık küçük balığı yer" ifadesinden ziyade, vahşetle beslenen bu piranalar, fırsatını bulsalar onları vitrinden izleyenleri bile yerler.
Hatta aç kaldıklarında birbirlerini bile yiyebilen canlılardır...
Kümeler halinde gezen bu balık sürüsünün içinde yer almanız için tek şart, başkalarının kanından besleniyor olmanızdır.
Halbuki okyanusta özgürce yüzen ve kendi şarkısını söyleyen yunus balığı öyle midir?
Bizler ne balığız ne de balık hafızalıyız!
Kimsenin oltasına yem, sofrasına da aş olmayız.
Eşrefi mahlukat bir varlık olarak yaratılmış olan bizler, irademiz ile hareket etmek mükellefiyetindeyiz.
Coğrafya kader olduğu gibi nüfuzlu, statülü bir aileye ve soya sahip olmak da kaderdir.
İnsanların sosyal statü ve soyadlarına göre itibar gördüğü platformlarda olmak, kendinize yapacağınız en büyük itibarsızlıktır.
Nasrettin Hoca'nın ifadesiyle "kürküme rağbet" itibarıyla değil...
Hz. Hızır'a atfedilen bir söz vardır: ”Allah'ın kapısı herkese açıktır. O kapıya edeple gelen, lütufla gider." iltifatına mazhar olmaktır asıl olan...
Önce Allah'a, sonra da kendine inan ve yürü!
Adımlarımızı, kibirden uzak mütevazilik ile basmak, bastığımız yerde iz bırakır.
Öyle ya, yolculuk bu!
Her türlü hengâme ve zorluk elbette ki olacak; güllük gülistanlık beklersek dikenler ruhumuzu kanatır.
Işığından rahatsız olanlara aldırmadan yürü!
Bu şu demektir: Güneşe yaklaşan parlar ve gölge oluşturur. Senden rahatsız olanlar sadece senin gölgene basabilirler. Sen uzaklaştıkça gölgen büyür.
Ardına bakmadan güneşe yürü!
Yüzü güneşe dönük olanlar karanlığı yaşamazlar, vesselâm!