Fısıltı HABERLERİ
HV
28 MART Perşembe 23:46
1 Advert

ORTA ÇAĞDA ENGELLİLERi YAKAN BATI

Filiz TOKLU
Filiz TOKLU
Giriş Tarihi : 24-04-2023 20:56

ORTA ÇAĞDA ENGELLİLERi YAKAN  BATI 


Bu hafta siz değerli okurlarımla, engellilerin asırlar öncesinden başlayan ve halen de kısmen sürmekte olan çileli dünyalarına doğru bir yolculuk yapacağız.

Bu yolculukta onların hikayesini, otoriter ve yetkeci yönetimler altında dünden bugüne ne tür ızdıraplar çektiğini ve hangi yöntemlerle toplumdan dışlandıklarını, yüreğiniz acı ile burkulmuş olarak okumuş olacaksınız...

Ve sonra dönüp kendimize, bir vicdan muhasebesi yaparak bazı sorular sormaya başlayacağız...

Engellilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi yönündeki olumlu girişimler henüz çok yeni sayılır. Buraya kadar çok zorlu bir yolun katedilmiş olması ise, sorunu sosyal-psikolojinin ilgi alanına ve dolayısıyla da getirip hepimizin önüne koymaktadır.

Engelliler için küresel farkındalık yolunda atılmış olan ilk somut adım ise, bundan 31 yıl önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda alınan bir karar ile 3 Aralık'ın Dünya Engelliler Günü ilan edilmiş olmasıyla ancak başlamıştır.

BM, almış olduğu bu karar ile 1992 yılından bu yana her 3 Aralık gününde, dünya çapında düzenlediği etkinlikler ile engelliler konusunda bir duyarlık ve farkındalık oluşturmaya çalışıyor.

Ancak, bu olumlu yöndeki çabaların ortaya konulmasına gelene kadar engellilerin asırlar boyunca yaşamış olduklarına ilişkin dünyanın farklı coğrafyalarında neler olduğuna kısaca bir göz gezdirmekte fayda var. 

Esasen bugün gelinen nokta düne göre nispeten sevindirici olsa da, geçmişte yaşanılanlar da insanlık adına hayli utanç verici çirkinliklerle dolu olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Bunların neler olduğuna ilişkin olarak da ilgili kaynaklardan derlediğim bazı bölümleri burada sizlere aktarmak isterim:

"Antik çağlardaki hurafe dolu inançlar, engellileri, “kötü ruhlar, içine şeytan kaçma...” vb. argümanlarla izah ediyor ve buna göre de davranıyordu. Hukukun üstünlüğüne değil, üstünlerin hukukuna göre kurgulanmış yaşantısıyla Eski Yunan, engelliler için tam bir cehennemdi.

Yunan düşüncesinin kurucu babalarından Aristo, yeryüzündeki canlı varlıklar sıralamasında engellileri en alt sıraya koyuyordu. Bu sıralaması; tanrılar, melekler, hayvanlar, insanlar, engelli insanlar ve şeytan şeklindeydi. Dönemin diğer ağır topu Eflatun’un görüşleri de çok farklı değildi: “Bir ülkede engellilerin bulunması, o ülkeye zarardır, gelişmesine engeldir. Engellilerin evlenip üremeleri, ülkenin zayıf düşmesine yol açar. Akıl hastaları da aynı şekildedir. Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.” biçimindeki gayri-insani yaklaşım ve uygulamalara tanıklık ettiğimiz dönemler olarak tarihin kayıtlarına düşüyordu.

Bu onur kırıcı yaklaşımlar sadece Antik Yunan'da değil, Avrupa'nın daha bir çok ülkesinde de yaygın olan egemen bir sosyal olgu idi...
Keza, baktığımızda Avrupa'nın da engelliler konusundaki geçmiş sicilinin son derece kirli ve berbat olduğunu pekala söyleyebiliriz.

Birçok şehir devletinin yasalarında engelli bebeklerin yok edilmesi hükmü vardı. Yunanlı jinekolog Soranos, “Yetiştirmeye Değer Bir Çocuğun Tanınması” isimli kitabında, “Çocuk vücudu, her yönüyle mükemmel olmalıdır. Boyutları ve biçimi uygun olmalı ve doğal uyaranlara tepki vermelidir.” diye yazıyordu.

Yüksek dozda haz ve kaba kuvvete dayalı bir dünya görüşünün hakim olduğu Roma’da engelliler ya fiziki zulüm görüyor ya da aşağılanıyorlardı. Savaşçı anlayışta, savaşa katkısı olmayanlara yer yoktu.  Engelliler sık sık Roma’daki Tiber nehrine ya da su kanallarına atılırdı. 

Ortaçağ Avrupa'sında da engellilerin durumu hayli içler acısı bir haldeydi. 

Ortaçağ, engellilerin kötü ruhlarla en fazla ilişkilendirildikleri bir dönem olmuştu. Bedensel yapısı biraz farklı olan, zihinsel davranışları genel kabullerin biraz dışında olanlar bile “İçinde şeytan var” denilerek akıl almaz işkencelere maruz kalıyordu. Engizisyonun “insan yakma pratiği” de işin içine girince koca Avrupa kıtası, engelliler için adeta sürek avlarının düzenlendiği bir coğrafyaya dönüşmüştü.

Kayıtlarda binlerle ifade edilen “cadı yakma” eylemleri, çoğu zihinsel engelli kadının, bu durumlarının kötü ruhlardan, şeytandan kaynaklandığı sanrısıyla yapılan katliamlardı."

Bu örnekler uzak bir tarihe ilişkin olsalar da, yakın zamanlarda da bunlara benzer farklı uygulamalar, medeni sayılan batı ülkelerinde yaygın ve sistematik şekilde şekilde sürmeye devam ediyordu.

"Geçen yüzyılın Avrupası da, engelliler konusunda köklerinden aldığı lanetli mirası hakkını verecek bir performans göstermişti. 1900’lerin çok sayıda Batılı ülkesi yasal metinlerinde bile engellilere yan bakıyordu. Adı konmamış sosyal dışlanma ise Avrupa’nın hemen her şehrinde vardı. Almanya'da 14 Temmuz 1933 tarihinde çıkan bir yasaya göre, bedensel veya zihinsel engellilerin (genetik zinciri koparmak için) bu durumlarını doğacak çocuklara da aktarmamaları için çocuk sahibi olmaları yasaklanmıştı."

Avrupa'da durum böyle iken "özgürlükler ülkesi" olarak takdim edilen ABD'de de durum çok farklı değildi. Tüm batı dünyası engelliler konusunda adeta suskunluk yasası olan "omerta kuralı"nı benimsemişti.

Zira o dönemde ABD, Kanada, İsviçre, Danimarka, İsveç ve başka Batı ülkelerinde de sakatlara karşı zorunlu kısırlaştırma uygulamaları yürürlükteydi ve bu uygulamalar 1950’lere kadar devam edecekti.

Tüm bu gayri-insani uygulamalar ise adeta bir "Sosyal Darwinist" bakışın tezahürleri olarak uç vermekteydi.

Onur kırıcı bir örnek de, Şikago Belediyesi'nin engellilere, toplumun kalabalık bulunduğu ortamlara göz zevkini bozduğu gerekçesiyle girmemeleri yönünde koyduğu kısıtlamalar olmuştu.

Buraya kadar sözde batı medeniyetinin engellilere dönük uygulamalarından bahsettik.
Şimdi de insanlığın yüz akı İslam medeniyetinin engellilere bakışı hakkında bir kaç cümle etmemiz yerinde olacaktır...

"İslam dini ve medeniyeti, Kur’an-ı Kerim’in hükümleri ve Peygamber Efendimizin söz ve davranışları engelliler için manevi temelli maddi bir kalkan olmuştu. Engellilerle bağlantı kurulabilecek ayetlerde, onların dezavantajlı durumu vurgulanıyordu. Nûr Suresi, 61’inci ayette, “Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da, size de güçlük yoktur” (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar) denilirken, Fetih Suresi 17’nci ayette de, “Köre sıkıntı yok, topala sıkıntı yok, hastaya da sıkıntı yoktur. Kim Allah’a ve elçisine boyun eğerse onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de yüz çevirirse onu da acıklı bir azaba sokar” hükmü yer alıyor.

İslam medeniyetinin etkili olduğu Emeviler Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar ve sair Müslüman devletlerin hüküm sürdüğü coğrafyalarda engellilere yönelik hizmetler ileri düzeydeydi. Bimarhanelerde gerek zihinsel gerek ortopedik engelliler için dönemin en ileri teknikleriyle tedaviler uygulanmaya çalışılıyor, tıp ilminin çaresiz kaldığı noktalarda ise engellilerin geri kalan ömürlerini rahat geçirebilmeleri için ne lazımsa yapılıyordu."

Sonuç olarak önemli olan, zihinlerimizdeki engellilere ilişkin ön yargılarımızdan arınmış olmak ve bu dünyayı hepimiz için yaşanılabilir hale getirebilmek şuuruna erişebilmektir, vesselam!
_________

KAYNAKÇA

-Pierre Ancet, Ucube Bedenlerin Fenomenolojisi

-Lois Martin, Cadılığın Tarihi

-Yrd. Doç. Dr. Salim Özer, İslam ve Diğer Medeniyetlerin Engelliye Bakışı, Bilimname 2015

-Çağrı Doğan, Engelliler: Postmodern Kapitalizmin Sakatları, Birikim, Mayıs 2008

YORUMLAR
DİĞER YAZILARI LÂ "Nun" gibi kucaklayıcı, "Vav" gibi mütevazi... İnsanlar gibi harflerin ve rakamların da rolü olduğuna inanıyorum.  Sizce de öyle değil mi? BİR - İKİ DENEME  Akın var         güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz                 güneşin zaptı yakın!  Aynaya Baksana Gözleri yuvasından fırlamış gibiydi... Yurdunu Bulan Adam: Cengiz Dağcı  Yel eskende sallanır ağaç dalları bizim için haram oldu Kırım yolları...                        Cengiz Dağcı (1919-2011) KIRIM EDEBİYATI BEDEL ÖDEDİ  ÖZ/NE Hayat bir cümledir. ADEM  Elleri cebinde yürüyordu... OZONDAN ÖNCE AR DAMARI DELİNDİ  "Edep (hayâ) bir tâc imiş nuru Hüdâ'dan; Giy ol tâcı emin ol her beladan."                                      Mevlânâ  TEK KİŞİLİK ORDU "Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer..."                                              Mehmet Akif Ersoy KULAĞA FISILDAYAN EĞİTİM  Eğitimin ilk ve en iyi merkezi evdir.                                               Samuel Smiles KISA DEVRE SENDROMU "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!" Şeyh Edabâli Seçimlere sayılı günler kala... Dönem boyunca yatıp, sınav zamanı ders çalışan öğrenciler geliyor aklıma. Beş ÇİNLİ KAMPLARDA TÜRKLERE TECAVÜZ  Ey, Türkistan, şanlı ülke, güzel anayurt!                Bir gün gelir kaldırırız yine bayrağı;                İçimizden elbet çıkar yeni bir Bozkurt,                Yabancıdan geri alır kut TURAN ALFABESİ VE TARİHÇESİ  "Ey Türk! Titre ve kendine dön!.."                        Bilge Kağan-Göktürk Kitabeleri  CUMHURİYETİ TUTTURMAK İÇİN OSMANLIYI KÖTÜLEDİK  Uydurma Kitapla Katliam Hızır Saati Her yeni bir güne nefes alarak uyanmak en büyük nimettir. SİYONİST OYUNUN DUBLÖR OYUNCULARI  "Kudüs bir sınav kâğıdı, her mü'min kulun önünde..."                                                Cahit Zarifoğlu Konvansiyonel Değil Proksi Savaşlar Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz...                                                   Mehmet Akif Ersoy Kızılelma Durağı: Karabağ Ve Karabağ çekik gözlü bir Türkmen kızı gibi        Hazar’ın yakınında mahzun güzelliğiyle        Dedem Hacı Murat’ın destan şehridir.        Çağrılsam yollarına düşebilirim.        Toprağına bayrak Havalı Koltuk  Son eğilim: Hava basınçlı koltuklar... Milli Değil, Yerli Değil TABULAR VE TEORİLER Hayattaki gerçekleri, ahmaklar engeller. İNSAN YAĞI AĞRILARA İYİ GELİR AVCIYA TORPİL GEÇME DESEN DESEN VALİZLER İNSANLIK TARİHTE KALDI HİÇ ESKİMEYEN TÜRKÇE; OSMANLICA 29 MAYIS 1453'ün Kutlu Fethinden 2053'ün Hedeflerine... SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN'IN KABUL OLMUŞ DUASIYIZ GAZAMIZ MÜBAREK OLSUN İSTANBUL TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN TOPLANDI PİRANALARA YEM OLMA AKYAZI'NIN DÜNYAYA MESAJI TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONU TÜRK TEAVÜN CEMİYETİ ATATÜRK'E ZORAKİ CENAZE NAMAZI CHP'DEN ATATÜRK'ÜN KIZ KARDEŞİNE RED VAAD EDİLMİŞ TOPRAKLAR / KUDÜS... SIRADAKİ OYUN KANLI NOEL" Kıbrıs / 20-21 Aralık 1963 TCG ANADOLU KIZIL ELMA DEĞER/Mİ? Ölçü ve denge esastır. IŞIĞINLA YÜRÜ BİR GECE ANSIZIN GELDİK TDT (Türk Devletleri Teşkilatı) VARSA GÜÇ VARDIR TÜRKİYE'NİN YENİ DEVRİMİ: TOGG TTB DEĞİL TERÖR YUVASI ABD'NİN YAVRULARI ÜLKÜ 5'TEN BÜYÜKTÜR BİR EKMEK BİN EMEK İZMİR'İN ŞAHMERANLARI BENİM ADIM AYSEL MASAL ANLATMAYIN