Konvansiyonel Değil Proksi Savaşlar
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz...
Mehmet Akif Ersoy
Emperyal güçler yeryüzü üzerindeki hakimiyetlerini daim kılabilmek için Türkiye engelini aşmak mecburiyetindeler.
Zira, küresel sömürge düzenin önündeki en büyük engel, 21. yüzyıl konjonktüründe "Dünya 5'ten Büyüktür!" demiş olan Türkiye'dir.
Ankara'da İçişleri Bakanlığı önündeki terörist saldırı girişimini de işte bu bağlamda okumamız gerekir.
Küresel emperyal ülkelerin, bölgesel güç konumunu küresel güç seviyesine çıkarmış olan Türkiye'yi durdurabilecek tüm senaryoları devreye sokacakları bu terör saldırısı ile açığa çıkmıştır.
Esasen uzunca bir süreden beri çevremizde askeri güçleri ile konuşlanmakta olan bu haydut devletlerin niyetlerinin bir bahane üreterek ülkemizi işgal etmek olduğunu zaten biliyoruz.
İçerideki etnik ve mezhep temelli fay hatlarını tetikleyecek bir kargaşa ve kaos planı üzerinden giderek bu gayelerine erişebileceklerini düşünmektedirler.
Bu kaotik ortamı da oluşturabilmenin en kestirme yolu ise, ülkemizde bir terör dalgası meydana getirmektir.
Konvansiyonel savaş yöntemlerinin yerini günümüzde vekalet -proksi- savaşları almış bulunmaktadır.
Eğitip donattıkları besleme örgütler vasıtasıyla ülkemize saldıranların amaçları bizi pasifize ederek küresel güç denkleminin dışına itmek ve böylece sömürge düzenini devam ettirmektir.
Gerek Kafkaslarda Dağlık Karabağ zaferi, gerek güney sınırımızın ötesinde yapılandırılmak istenen terör devletini engellemiş olmamız ve gerekse de Afrika'daki anti-sömürgeci uyanışı destekliyor oluşumuz emperyalistlerin küresel soygun ve yağma hesaplarını sekteye uğratmaktadır.
Evvelce ambargo tehditleri ile hizaya soktukları Türkiye artık çok gerilerde kaldı.
Bugünün Türkiye'sini durdurabilmeleri için ellerinde hiçbir araç kalmamıştır.
Başvuracakları tek şey ise, terör ile pasifize edip, diz çöktürmek...
Bunu da yıllardır deniyorlar.
Ankara'daki saldırı da bunun yeni bir versiyonu...
Yerel seçimlere doğru giderken ülkemizde patlatılacak bombalar ile siyasal istikrarın bozulmasına dönük terör faaliyetlerini devreye sokmuş bulunuyorlar.
Özellikle bu terör saldırısını da TBMM'nin yeni yasama yılının açılış gününe denk getirmek suretiyle milli iradeyi hedef aldıklarını göstermek istedikleri anlaşılmaktadır.
Saldırı girişiminde kullanılan silahların menşei de asıl muhataplarımızın kimliklerini ele vermektedir. ABD ve Rusya yapımı bu silah ve mühimmatların ülkemize diplomatik bagajlar ile sokulmuş olabileceğini düşünmemiz gerekiyor.
Küresel bir konspirasyon ile karşı karşıya olduğumuz apaçık ortadadır.
15 Temmuz'da farklı bir yöntem ile milli iradeyi gasbetmek isteyenler boylarının ölçüsünü almış, lakin şer niyetlerinden yine de vazgeçmemişlerdir.
Ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye Yüzyılı vizyonda kalmaya devam edecek, vesselam!
Ve;
Mehmet Akif'in dizeleri ile başladık, Nihal Atsız'ın dizeleri ile bitirelim:
Delinse yer, çökse gök, yansa, kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz...