KULAĞA FISILDAYAN EĞİTİM
Eğitimin ilk ve en iyi merkezi evdir.
Samuel Smiles
Eğitim ve sosyalleşme önce ailede başlar. İlk öğretmen annedir. Öyle ki, çocuğun eğitimi daha ana karnında fetus halindeyken başlar.
Öğretim sürecinde çocuk, öğretmeniyle tanışır. Bu evre, çocuk için hayatındaki yeni bir sürecin başlangıcıdır. Bu süreç, çocuk için zihinsel algı ve kavrayışlarının formalaşmaya başlamasının yanı sıra kişilik ve karakter gibi davranış biçimlerinin de oluşmaya ve yerleşmeye başladığı bir süreci içerir. Çocuğun öğrenim hayatındaki en önemli evre işte bu döneme tekabül eder.
Çocukların bu etabı sorunsuz geçebilmelerini sağlayacak pedagojik yaklaşımlar ile özgüvene sahip, etik ve estetik değerleri yetkinleşmiş, proje ve tasarım üretme kapasitesi yüksek başarılı nesillerin oluşmasının sağlanması eğitim ve öğretimde toplam kaliteyi ortaya çıkarır. Bu ise, ülkenin geleceği için her bakımdan olgunlaşmış bireyleri meydana getirerek, toplumun küresel güç sahnesindeki yerini daha emin kılacak etkin bir kuvvet oluşmasına yol açacaktır.
Böylesi nesillerin oluşmasını temin edecek temel faktör ise elbette okul ve ailenin korelasyonudur.
Ailede kaliteli mayalanmış çocuk, eğitimin hakkını veren gerçek eğitimcilerin elinde doğru şekil alır. Aksi durum ise tamamen felakettir.
Sokrates'in de ifade ettiği gibi:
"Kime eğitimli diyeceğim? Ben, öncelikle koşullar tarafından yönetilmek yerine onlara egemen olan, her fırsatı yiğitçe karşılayan ve zekice hareket eden, tüm iş ve ilişkilerinde onurlu olan, huysuz kişilere ve olumsuzluklara iyi yaklaşan, ayrıca zevklerini kontrol altında tutan ve talihsizliklere boyun eğmeyen, başarıyla şımarmayan insanlara eğitimli derim."
Gerek annelerin gerek öğretmenlerin emek ve duaları da bu sürecin pozitif bir yönde ilerlemesini sağlayacak bir diğer faktördür.
Bu manada olmak üzere, çocukları beşeri ilimler ve ulvi gayeler ile donatan eğitimcilerimize sonsuz teşekkürlerimizi sunmak da üzerimizde duran bir borçtur.
Buraya kadar izah etmeye çalıştığım konuyu daha anlaşılır hale getirmek için tarihimizin şanlı sayfalarını yazmış olan Fatih Sultan Mehmet'in çocukluk ve eğitim hayatından bir meseli sizlerle paylaşmak istiyorum.
Fatih Sultan Mehmet Han çocukken çok yaramaz bir öğrenciydi. Ders esnasında yaptığı şımarıklıklarla Hocası Akşemseddin'i çileden çıkarırdı. Hocası kendisine kızdığı zaman da hemen, "Ben Padişahın oğluyum, bana bir şey yapamazsın." diyerek hocasını tehdit ediyordu. Padişaha şikâyet etmeyi edepsizlik sayan Akşemseddin, durumu II. Murat"a anlatamıyordu. Ancak gün geldi, artık küçük Mehmet'in yaptığı yaramazlıklar çekilmez hale geldi. Bunun üzerine destur dileyip II. Murat"ın huzuruna çıktı. "Padişahım size bir hususu arz edeceğim, ancak hayâ ediyorum." deyince II. Murat, "Buyur, çekinmeden anlatabilirsin." dedi.
Bu söz Akşemseddin'i rahatlattı ve başladı olayı anlatmaya...
"Padişahım oğlunuz, ciğerpareniz Mehmet çok yaramaz, onun yaramazlıkları yüzünden ders işleyemiyorum, kendisine kızdığım zaman da hemen sizinle beni tehdit ediyor." deyince II. Murat Akşemseddin'in yanına gelerek kulağına bir şeyler fısıldar. II. Murad'ın kulağına söylediği sözleri duyan Akşemseddin çok şaşırır. Bu ne plandı, mümkün değildi bu planı uygulamak... Akşemseddin plan konusundaki rahatsızlığını padişaha ilettiyse de padişah onu dinlemedi ve bu iş olacak dedi.
Ertesi gün yine derste Mehmet yaramazlık yapıyordu. Akşemseddin'in uyarısına aynı tehdit cevabını verdiği sırada padişah ansızın kapıyı açıp içeri girdi. Bu olay karşısında Akşemseddin hiddetlenerek padişaha bağırdı ve bir tokat atarak, bu şekilde sınıfa giremeyeceğini, izin istemesi gerektiğini söyleyerek derhal dışarı çıkmasını istedi. Padişah mahcup bir şekilde boynunu bükerek özür diledi ve dışarı çıktı.
Olaylar karşısında Fatih Sultan Mehmet'in nutku tutulmuş, ne yapacağını şaşırmıştı. Güvendiği babası tokat yemişti. Fatih Sultan Mehmet allak bullak olmuştu. Az sonra kapı vuruldu ve padişah mahçup bir şekilde içeri özür dileyerek girdi. Plan muhteşem bir şekilde işlemişti. O günden sonra Fatih Sultan Mehmet asla yaramazlık yapmadı. Çünkü güvendiği dağlara kar yağmıştı.
Eğitimin ne olduğunu II. Murat kadar olamasa da, en azından kendi çocuğunu yanlış yollara süreklemeyecek kadar idrak etmiş ebeveynlere ihtiyaç var. Çocuklar şımarık doğmaz; eğer burada bir eksiklik söz konusu ise, sorunun kaynağında eğitim veremeyen eğitimsiz anne ve babalar vardır.
Eğitimli aile; kaliteli toplum demektir, vesselam!