YETİMİN BAŞI NASIL OKŞANIR?
Almanya'ya nehirden gemiyle giren Halit Ziya'ya Almanya dönüşünde, “yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat” demişler. Günümüzün emekli aylığıyla yurt dışına gidecek, gezip gördüklerimi yazacak halim yok. Paramız az diye de gezmeyelim mi? Ben de sosyal medyada gezerim. Gezip gördüklerimi anlatayım sizlere… 
Çok kısa boylu hoca cenneti anlatıyor: 
“Yedi dünya büyüklüğünde evin olacak ya. Yetmiş tane hurin olacak ya. Hap kullanmayacan abi. Ağnadın mı? Macunla samırsak mı iyi gelir demeyecen anladın mı? Terazinin şeyi gibi hiç inmez diyor abi ya. Af edersin top sektirecez abi. Niye kılmıyoruz bu namazları, niye tutmuyoruz bu Allah’ın sözünü ya? Öyle aşkım yattın mı deyince uyuma numarası yapmayacaz anladın mı? Yatmadım diyeceez ağnadın mı?” 
Başka bir çember sakallı yurt dışından sesleniyor biz müminlere:
 “Kadınlar, Allah'ın erkeklerin faydalanması için yarattığı hayvanlardır. Kadınların koyunlardan, katırlardan hiçbir farkı yok. Allah bu kadınları, erkekleri korkutmasınlar diye insana benzeyecek şekilde yarattı.” Videoyu Türkçeye çeviren eklemiş;
“Dinleyenler de kadınlar iyi mi?”
Başka bir hoca hurileri anlatıyor:
 “Ergenliğe girmiş huri denize tükürse denizler bal gibi tatlı olur. Elini yeryüzüne indirse, doğu da batı da apaydınlık olur.”
Bizdekiler yetmezmiş gibi biri de Hindistan’dan sesleniyor:
“Bir erkek açık giyinen bir kızına tecavüz eder ve Allah'tan af dilerse, kolayca kurtulabilir. Tecavüzün sorumlusu ise kızdır.”
 Öfkelenenler geçmiş klavyenin başına; 
“Bu sapık, Hindistan da din adamı.”
“Bunlara göre zaten ne halt edersen et tövbe et geçti gitti. O yüzden yapmadıkları halt yok. Bir tövbeye bakar.”
Sosyal medya gezisinde insanın karşısına ne çıkacağı belli olmaz. Hep öfkelendiren şeyler çıkmaz ya bazen de duygulandıran şeyler çıkabilir;
“Ekonomide, yolsuzlukta ve yozlaşmada dibi gören Venezuela'da hayatta kalmak için şeker satan emekli öğretmeni eski öğrencileri tanıyor ve ona yardım etmek için örgütleniyor. Sıraya girip şeker alıyorlar. Öğretmenleri mutlu oluyor. Videoyu izleyince duygulandım. Ekonomi böyle gider de aylıklarımızın alım gücü azalmaya devam ederse ne çeşit şeker satacağımı düşünmeye başladım.
Geri yurdumuza dönelim. Yine çember sakallı, sarıklı, cübbeli biri ballandıra ballandıra Cennet’i anlatıyor;
 “Hepsi bakire, her ilişkiden sonra tekrardan bakire oluyorlar. Ve Kur’an’da ayette geçer. Hepsi tomurcuk memeli… Daha ne istiyorsun? Bir şey daha söyleyeyim: Cennette yüz pazarları var. Yüz satılıyor ama parayla değil. Hanım abla gidiyor baba katalogdan seçiyor abi. Dünya tabiriyle konuşuyorum; Ancelina Coli mi bakıyorsun baba? Yok, diyor Adriana Lima tamam mı? Cennette hayâ sınırı yok yani. Hiç sıkıntı yok. Ne hayal edebiliyorsan… diyo ki baba diyo aynen model bu. Şarap ırmağı ama sarhoş eden değil. Şarap ırmağı baba diyo. Yüz elli katlı bir yat her katında yüz elli bin tane huri. Yetmiş yaşında bir adam fazla buluyor bunu. Fazla huri göz çıkarmaz kardeşim. Lazım olur ya. Koy bir kenara. Hani bir laf var ya “abi” deme lazım olur…”
Öfkelenenler geçmiş klavye başına;
“Gitmiş görmüş gibi anlatıyor yobaz.”
“Derelerinden ballar, şaraplar akıyormuş. Şarabı kim ne etsin daha güzelleri çıktı. Balı kim ne etsin sıcak çikolatalar, çeşit çeşit kahveler, milkşeykler çıktı.”
İngilizler geri kalır mı? İngiliz İslam vaizi, 
"Kadınlar seks sırasında üstte olmamalı çünkü bu, erkekte kadınlığı teşvik ediyor ve cinsel sapkınlığa yol açıyor."
Destek çıkan biri:
“Sakın ha yapmayın. Yoksa gey olursunuz. Ben diyeyim.”
Ülkemizde son günlerde ortaya çıkan beyaz entarili siyah sakallı, nur yüzlü hoca efendi araya girdi;
“Elazığ ve Diyarbakır illerimizde Cebrail meleğin damarları sallaması sonucu deprem olmuştur! Naci Görür gibi bilim adamlarına itibar eden kâfir olur!” 
Hızını alamayıp devam etmiş;
“Yetimin başı tepesinden alnına doğru okşanmalı. Çocuk eğer yetim değilse alnından başlayıp tepesine doğru okşanmalı.”
Birileri öfkelenip yorumunu yapıştırmış:
“Naci Görür’e bir daha itibar edersem şerefsizim.”
“Her işi hallettik de yetimin başının nasıl okşanacağı mı kaldı?”
Bu kadar video izledin, yazı okudun da hiç sinirlenmedin mi, diye soranlara:
Öfke: bir başkasının davranışı yüzünden kendinize verdiğiniz duygusal bir cezadır, tanımı aklımdan hiç çıkmaz. Bir de Eğitimci Sevinç Atabay’ın dedikleri gelir aklıma;
 “İngiltere’de devlet okullarında ana sınıfından lise bitimine kadar ders kitaplarında yetmiş bin sözcük geçmek zorundadır. Yapılan araştırmada yüzde onu kalıyormuş.  Bu sayı Japonya’da otuz beş bin sözcük, Türkiye’de yedi bin.”
Üç yüz beş yüz sözcükle yaşamını sürdüren insanlarımıza acır, bu adamların bağlısı olmalarına üzülürüm o kadar. Bir de bunların okullara sokulması ise beni hepten endişelendirir.
ahmet.kocak16@hotmail.com