OSMANGAZİ HALK LOKANTASI ZİYAERTİM

Bursa/Osmangazi ilçe belediyesini kazanan CHP adayı Erkan Aydın, yaklaşık bir ay önce Halk Lokantası’nı açmış açılışına katılıp yazmıştım. Çok kuyruk olduğu için yemeklerinin tadına bakamamıştım.

Bugün saat on birde lokantaya gitmek için belediye otobüsüne bindim. Önümde iri yarı, zar zor yürüyen bir kadın kartını bastı ve en önde oturan gence:

“Bak hala oturuyor. Geldiğimi görmüyor musun?” deyince genç adam bozuldu:

“Keşke geleceğinizi önceden haber verseydiniz hazırlık yapardım.”

“Ne hazırlığıymış? Görmüyor musun yürüyemiyorum.” Genç adam kadının sert sözleri üzerine yer vermedi. Kadın gerilere doğru gitti.

Lokantada sıra vardı. Sıraya girip beklemeye başladım. Baktım sıra hiç ilerlemiyor. Önümde olan esmer kısa pantolonlu adama sıranın neden ilerlemediğini sordum. Bozuk bir Türkçeyle:

“Saat 11.30 da açılacak.” dedi. Zor Türkçe konuştuğunu anlayınca Suriyeli olabileceğini düşündüm. Böyle kuyruklarda Suriyeli görünmüyor, diyorlardı. Bulduğuma sevinerek:

“Suriyeli misiniz?” diye sordum. Devam eden sorulara Kemal adındaki konuğumuz aşağıdaki sözlerle yanıt verdi:

“Ürdün’den Bursa’yı gezmek için geldim. Ürdün Bursa kadar bir ülkedir. Yıllar önce Eskişehir’de inşaat mühendisliği okudum. Sonra ülkeme döndüm. Uzun yıllardır Türkçe konuşamadığım için biraz unuttum tabi. Türkiye’yi seviyorum. Bu yılki tatilimi Bursa’da geçiriyorum. Ürdün bu çağda krallıkla yönetilen bir ülkedir. Osmanlı gibi babadan oğula geçen bir sistemimiz vardır. Bizde de bir Mustafa Kemal çıksa ne güzel olurdu. Demokrasi, yönetenlerin seçimle gelmesi, özgürlükler çok güzel! Petrol yok. Tarım yok Amerika’nın yardımlarıyla yürüyen bir sistem. ”

Kemal Bey, yemek servisi başlama ve bitiş saatini, hangi yemekler olduğunu, ederini biliyordu. Ben Bursa’da yaşadığım halde bilmiyordum. Her şeyi öğrenmeliydim. Saati gelince kuyruk hareket etmeye başladı. Kuyrukta otuz kişi vardı ve sürekli sıraya katılanlar oluyordu. Yemeğimi yerken izledim; kuyruktaki insan sayısı azalsa da kısa kuyruk hep vardı. Yemeğimi alırken çalışanlara sorular sordum. İşte aldığım yanıtlar:

*Yemek servisi saat 11.30’da başlıyor, yemekler bitene kadar devam ediyor.

*Dört çeşit yemek seksen liradır. Kasaya ödenip, fişi alınıyor. Kredi kartı ile de ödeme yapılıyor.

*Çorba yirmişer litrelik iki kazandadır. Yemekler de aynı porsiyonda.(Yaklaşık iki yüz elli kişilik)

*Yemekler bitince kapanıyor. Yemek bitmemişse saat 15.00’e kadar devam edip, on beşte kapanıyor.

*Aşçılar ve çalışanlar belediye personelidir.

*Cumartesi Pazar lokanta kapalıdır.

*Bugünün ve ertesi günün menüsü tahta levhaya yazılı oluyor.

*Self servis vardır ve yemeğimi bitiren tepsisini kendisi götürüp ilgili tezgâha koyuyor.

Yemekte terbiyeli köfte, domates çorbası, erişte, elma, su, ekmek vardı. Yemeklerin yağı az ve lezzetsizdi. Midem hassastır; bayat yemek yediğimde ekşime yapar. Midemde ekşime olmadı. Demek ki tazeymiş yemekler. Yemeğimi yerken insanları inceledim;

Üç büyükşehir belediyesi işçisi, üç sağlık görevlisi, birkaç yaşlı kadın ve erkek, diğerleri genç insanlardı. Yoksul insan var mıydı anlayamadım. Yoksulluk; giysilerin eskiliğinden, benizlerin solgun oluşundan, bakışların ürkekliğinden belki anlaşılabilirdi. Öyle insan yok gibiydi. Güçlü, kanlı canlı, genç insanlar vardı çoğunlukla.

Basından öğrendiğim; İstanbul’da on dört Kent Lokantası’nda dört çeşit yemek kırk lira, İzmir’de açılan iki kent lokantasında dört çeşit yemek elli liraymış. Başka belediyeler açtı mı bilemiyorum.

Aslında CHP’li belediyeler bu tür lokantalar açarak ekonomik olarak zorlanan vatandaşlara destek olurken hükümete de yardımcı oluyorlar. Cumhur ittifakının kazandığı belediyeler de açmalılar. Onlardan açanı duymadım.

Belediye otobüsüyle dönerken bu kez de yaşlı, beli bükülmüş, tam yer veril melik bir adama yanımda oturan genç kadın yer vermek istedi. Adam teşekkür etti ve ekledi: “Zaten akşama kadar oturuyorum” dedi ve arkaya doğru yürüdü. Karşı koltukta oturan biri:

“Neden oturmadı?”

“Akşama kadar oturuyormuş.” Orta tarafta biri daha yer vermek istedi ona da aynı yanıtı verip daha arkaya doğru yürümeye devam etti yaşlı adam. Bu kez ortalardan benzer konuşma duyuldu:

“Neden oturmadı ki?”

“Zaten akşama kadar oturuyormuş adam.” Aynı konuşmalar en arkada da devam etti. Adam indi, konuşma bitti.

Bu dünya böyledir kimisine yer vermezler ayakta kalır, kimisine de yer verirler oturmaz.

ahmet.kocak16@hotmail.com.