FİNLANDİYALI ERNO

GAZZELİ EMİR

Finlandiyalı Erno sabah uyandı. Duşa girdi. Annesi hemşireydi. Gece çalışıyordu. Gelmek üzereydi ve küçük kardeşini anaokuluna götürecekti. Fabrika işçisi olan babasının hazırladığı çeşit çeşit yiyeceklerle kahvaltısını yaptı. Kısa pantolonu ve kısa kollu gömleğini giyerek yola kadar yürüdü. Okul servisini beklemeye başladı. Hava pırıl pırıl güneşliydi ve baharı andırıyordu. Sarı saçları hafif rüzgârda dalgalandı. İyi beslendiği ve güzel uyuduğu için teni canlı, yeşil gözleri ışıl ışıldı. Büyüyünce ne olacaksın sorusuna;

“Bilim insanı olup insanlığa yararlı olacak buluşlar yapacağım” derdi.

Okula vardığında öğretmeni güler yüzle:

“Günaydın Erno. Hoş geldin! Tam da oyunumuz başlamak üzereydi…”

***

“Gönderini kaldırdık;

Görünüşe göre tehlikeli olarak tanımladığımız kişi ve kuruluşların sembollerini paylaştın, gönderdin, bunları övdün veya takip ettin.

Nedenini gör”

Bu paylaşım engellerini Facebook’ta gördüm.

Geçen gün İran’ın yeni seçilen cumhurbaşkanının göreve başlama törenine davetli olan Hamas liderlerinden İsmail Haniye, İran Devrim Muhafızları’nın misafirhanesinde kalırken gece saat iki civarlarında düzenlenen saldırıda hayatını kaybetti. Saldırının füzeyle mi, F35’le mi, İHA ilemi yapıldığı açıklanmadı. Bomba düzeneğinin iki ay önceden konulduğu yazıldı ertesi gün. Onun resmini paylaşarak;

“İnnalillahiileyhiraciun Her şahadet yeni bir diriliştir…” şeklinde taziye yazılarını Facebook kaldırmış, vatandaş da kızmış tabii. Resmini koymadan başsağlığı mesajlarını ellemiyor şimdilik.

Yine benzer paylaşımları kaldıran İnstagram’ı da iletişim başkanlığı kapattı.

Bütün dünya Hamas’ı terör örgütü olarak kabul ettiği için böyle engellerle karşılaştı vatandaşlar.

***

İsrail, 1948 yılında kurulduğundan beri süren bu çatışmanın alevlenmesi Gazze’denparamotorlarla havadan sınırı geçen Hamas militanlarının İsrail’de yapılan Müzik Festivali’ni basması ve orada bulunan genç insanlara saldırısıyla başladı tüm bunlar.Basında 1400 kişiyi öldürdükleri, Alman bir genç kızınkamyonet kasasında çıplak bedenini sergiledikleri, 300 İsrailliyi esir alıp Gazze’ye götürdükleri yer aldı. Aynı zamanda Gazze’den atılan beş bin füze attılar. İsrail’e beklediği fırsatı da elleriyle vermiş oldular. Şimdi intikam zamanıydı. ABD ve diğer Avrupa ülkeleri İsrail’in yanında yer aldı. Amerika ve İngiltere filolarını Akdeniz’de konuşlandırdılar. Onların gölgesinde Gazze’de dokuz aydır devam eden soykırım yapılıyor. Bir buçuk milyarlık İslam âleminden ses gelmiyor. Öylece bakıyorlar. Çünkü onlara karşı kullanacakları teknolojik silahları yok. Olanları da o ülkelerden almışlar. Yazılımları onların elindedir.

İçlerindeki aydın insanlar onları ne kadar akılcı ve bilimsel eğitim vermeleri yönünde uyarsalar da kulak tıkıyor, ezberci eğitimde inat ediyorlar.

Küçücük bir alanda iki buçuk milyon insan sıkışmış; ne üretim yapacak arazileri, ne fabrikaları var. Dışarıdan gelen yardımlarla yaşam savaşı verirken bir de bu olay başlarına geldi.

***

Gazzeli çocuk olan Emir’in babası seyyar satıcılık yaparak ailesine bakıyordu. Sekiz çocuğu vardı ve gün bulup gün yiyorlardı. Emir bombalamalar başlamadan önce Kuran kursuna gidiyordu. Büyüyünce ne olacaksın sorusuna;

“Kassam Tugaylarına gireceğim. Cihat ederek şehit olacağım.” derdi.

Beş ay önce bir bombalamada babasını ve kardeşlerini kaybetti. Annesi ve Emir yaralı kurtuldu. Evleri yıkılınca sokakta yaşamaya başladılar. Abluka altında oldukları için yiyecek ve içecek bulmak oldukça zordu. Günlerce aç, susuz kaldıkları oluyordu. Gündüz ve gece oldukça sıcak olan bölgede aylardır banyo yapamamıştı. Annesi ölmeden önce bir şişe suyu beze dökerek vücudunu silmişti. Bu bölge insanı dünyaya yaşamaya değil ölmeye gelmişti. Öğretileri de savaşmak üzerineydi.

Emir, sabaha kadar devam eden bomba ve silah sesleri arasında geceyi geçirdi. Uyandı ve yıkıntıların arasında yiyecek bir şeyler aramaya başladı. Bulamazsa büyüklerinden isteyecek bugünü geçirecekti. Çok dua ediyordu ama değişen bir şey olmuyor,bombalama gittikçe artarak devam ediyordu. Arkadaşlarının öldüklerine çok tanık olmuştu. Bir çocuğun tanık olmaması gereken vahşet görüntülere tanık olmuştu bu küçücük yaşında. Bazen:

Dünyada koca koca devlet adamları, krallar vardı. Neden kendilerine yardım etmiyorlardı? Neden savaşı durdurmuyorlardı? diye sorular soruyordu. İnsanoğlu yaşamaya programlı olduğu için Emir de tüm bu acıların içinde yaşamak istiyor, ölmeyi asla istemiyordu. Her atlan bombada korkarak sıçrıyor, bir türlü alışamıyordu.

***

Finlandiyalı Erno’nun dedeleri de yüz yıl önce savaşlar yaşamış, çok sefalet çekmişlerdi. Yoksulluktan çağdaş eğitime geçerek kurtulacaklarını anlayıp eğitime ağırlık vermişler ve kendilerini kurtarmışlardı.

Emir’in yaşadığı toplum yüz yıldır savaşmış, savaşmaya devam etmektedir.Ufukta barış görünmemektedir. Beslenme, barınma, hayatta kalma mücadelesi içinde eğitim çok arka planda kaldığı için ve ayrıca kendilerini yönetenlerin böyle bir düşünceleri olmadığından bir türlü kendilerini kurtaramamışlardı.

Büyüklerinin de, dünyadaki liderlerin de Emir’e,Erno gibi bir yaşam sağlamak gibi bir düşünceleri yoktu ve insanlıkhâlâ ilkel ve acımasız bir yerdi Emir için…

ahmet.kocak16@hotmail.com