İZZET ŞADİ SAYAREL HUZUREVİ ZİYARETİM

Osman Kılıç; Artvin doğumlu, yirmi yıl önce tanıştığım, benden on iki yıl önce sınıf öğretmeni olmuş, ezilen sınıfın yanında yer almış, bu yaşında mücadeleye devam eden, protesto ve basın açıklamalarına katılmaya çalışan; içi insan ve doğa sevgisiyle dolu bir güzel insandır.

Bir karşılaşmamızda huzurevinde kaldığını söylemişti. ‘Huzurevi’ yazımda adını anmadan huzurevine taşındığını yazmış, kaldığı huzurevini ziyaret etmek istediğimi söylemiştim. Sonraki karşılaşmamızda kızının oturduğu dairenin bitişiğindeki daireye geçtiğini söylemiş, istersem randevu alıp birlikte on yedi ay kaldığı huzurevine gidebileceğimizi söyledi. Bir Temmuzda huzurevine gitmek için sözleştik.

Nilüfer Belediyesine bağlı İzzet Şadi Sayarel Huzurevi’nin sokağındabelediye otobüsünden indik. İlk işi sokağa ve huzurevi bahçesine ektiği fidanları ziyaret etmek oldu. Beş fidanın canlı olduğunu, incir fidanının kuruduğunu görünce üzüldü. İnsan fidanı yetiştirmekten emekli olunca ağaç fidanlar yetiştirip izlemeye başlamış. Bulduğu boş alanları temizleyip fidanlar diktiğini anlattı.

Huzurevi çalışanları ve sakinleri tarafından sevgiyle karşılandı. ”Siz gidince Osman hocam burası sessizleşti, herkes kabuğuna çekildi. Keşke geri dönseniz de bize yine şakalar yapsanız, oyun havaları çalıp bizimle oynasanız ne güzel olurdu.” dediler. Nasılsın, diye sorduğu başka biri: “ Ah! İşte bülbülü altın kafese koymuşlar ille de yuvam, demiş. Bizimkisi de biraz öyle. Köprüden önceki son çıkışta gibiyiz. Buradan sonrası surat köprüsü…”

Huzurevi Hakkında Öğrendiklerim:

  • Seksen kişiye otuz personel hizmet veriyor. Kadın sakin sayısı yarıdan az. Yeni katılanlarda kadınlara öncelik verilecek.
  • Odalar bir ve iki kişiliktir. Bir kişilik odalar aylık 5 750, iki kişilik odalar 4 250 liradır. (Aklımda kaldığı kadarıyla)
  • Huzurevinde kalmak isteyenler belediyenin ilgili birimine başvurup sıraya girer. Sırası gelen alınır.
  • Odalarda yirmi dört saat sıcak su vardır.
  • Kirli çamaşırlar toplanır, yıkanıp ütülendikten sonra sakinlere verilir. Çarşaflar, yastık kılıfları sık sık değiştirilir.
  • Kahvaltı saat sekiz- dokuz saatleri arasında açık büfe şeklinde verilir. Öğle yemekleri on iki- on üç arasında; çorba, ana yemek, pilav ve ya makarna yanında meyve, ayran ve su olmak üzere altı çeşitten oluşur. Akşam yemekleri de benzer şekilde saat on sekizde başlar. Yemekler kurum aşçıları tarafından hazırlanır ve sunulur. Sakinler adlarının yazılı olduğu masalarda yemeklerini yerler. Çay her zaman vardır.
  • Yemekhane dışında dinlenme salonu vardır. O salona günlük gazetelerden Milliyet, Cumhuriyet, Birgün, Posta, Sözcü, Olay, Bursa Gündem gibi gazeteler alınır. Oyun salonunda okey, iskambil, tavla, satranç gibi oyun araçları vardır. Sakinlerimiz oyun oynayarak vakit geçirirler.Bir de geniş etkinlik salonu bulunur.
  • Sakinlere resim, müzik kursları verilir. Koromuz vardır. Hava koşullarının uygun olduğu zamanlarda geziler de düzenlenir.
  • Kurum içinde hemşire vardır. Gerektiğinde belediye doktoru da hizmet verir.
  • İlgililere bilgi vererek istedikleri saatte giriş ve çıkış yapabilirler. Yakınlarının yanında birkaç gün kalmak isteyenler bilgi verip öyle ayrılabilirler.
  • Nilüfer Belediyesine bağlı Çamlıca Mahallesi’nde olan bu huzur evi dışında Özlüce Mahallesi’nde bir Huzurevi daha vardır. Bir de sadece alzaymır hastalarının alındığı huzur evi vardır.
  • Huzurevinde kalanlardan öz bakımını yapamayacak duruma gelenler ayrılırlar.(Nereye giderler? Bu konuyu yeni seçilen belediye başkanına iletmek gerekir)
  • Ölüp ayrılanlar olduğu gibi ender de olsa sevişip evlenenler de oluyor. Geçen üç ayda üç kişi ölmüş, bir çift de evlenerek ayrılmış.

Personel odalarını tek tek dolaşan Osman Beyle ben de dolaşıp tanıştım. Cana yakın, güler yüzlü insanlar. Osman Beyi çok candan karşıladılar. Genel koordinatör hanımefendi çay ve kestane şekeri ikram etti sağ olsun. Öğle yemeğinde arkadaşlarını toplu olarak görmek istediğini söyleyince yemeğe konuk olmamızdan mutlu olacaklarını söylediler.

Yemek servisi başladığında lokantaya gittik. Yemekte; domates çorbası, nohut, pirinç pilavı, iki erik iki kayısı, ayran ve su vardı. Emekli öğretmen olduğunu söyleyen bir sakin:

“Hanımdan ayrıldıktan sonra bir dostumun evinde kirada oturdum. Sol kolum sakatlanmıştı.İşlerimi yapmakta zorlanıyordum.Arkadaşım kiraya yüklü bir zam yaptı. Geçmiş dört ayın da farkını isteyince evden çıkıp buraya geldim. Burada rahatım yerindedir.” Diyerek durumunu özetledi. Yemek yediğimiz masadaki başka bir sakin nereli olduğumu sorduktan sonra:

“Yozgat’ı ve ilçelerini çok gezdim. Zeytin pazarlaması yapardım. Sarıkaya’da şifalı güzel kaplıcalar olduğunu biliyorum. Hanım vefat ettikten sonra burada kalmaya karar verdim.” Başka bir sakin:

“Hanımlar yemek yapar, çamaşır, bulaşık yıkar, ütü yapar, evi temizler hep bir iltifat beklerler. İltifat etmezsen yüzleri düşer. İşin yoksa gönlünü almak için uğraş dur. Ömrümüzü yerler. Burada her işimizi profesyoneller yapıyor. İltifat miltifat bekledikleri yok. Ne güzel değil mi?”

“Güzel tabi!” Yan masada bir kadınla iki erkek konuşuyorlar. Adam:

“Hanımefendi özür dilerim adınızı unuttum.”

Rica ederim. Önemli değil. Ben de unuturum. Adım Pakize.”

“Ya Pakize Hanım insan yaşlanınca böyle oluyor.” Hükümetin yaptığı zamlar, aylıkların azlığıyla devam eden söyleşileri arasında yine aynı adam:

“Hanımefendi özür dilerim adınızı unuttum.”

Rica ederim. Önemli değil. Ben de unuturum. Adım Pakize.”

Karnı doyanın gözü yolda olurmuş örneği biz de vedalaşıp yola düştük. Otobüs durağına geldik. Aynı adamla Pakize Hanımda bizimle otobüs bekliyorlar. Otobüsün geç kaldığı ile ilgili konuşma arasına yine aynı adam:

“Hanımefendi özür dilerim adınızı unuttum.”

Rica ederim. Önemli değil. Ben de unuturum. Adım Pakize.”

“Ya Pakize Hanım insan yaşlanınca böyle oluyor.”Ben söze girdim. Ben de insanların adını aklımda tutamam. Eğer adları aklımda tutsaydım şimdi memleketi ben yönetiyor olurdum. Örneğin Süleyman Demirel insanların adlarını hiç unutmadığı, adlarıyla hitap ettiği için cumhurbaşkanlığına kadar yükseldi” diye söyleşiye katıldım.” Nihayet otobüs geldi. Otobüs giderken arkalardan aynı adam:

““Hanımefendi özür dilerim adınızı unuttum.”

Rica ederim. Önemli değil ben de unuturum. Adım Pakize.”

“Ya Pakize Hanım insan yaşlanınca böyle oluyor.” demesin mi?

Tekrar iyidir; bilgilerin pekişmesini sağlar.

Huzurevi çalışanlarının yakın ilgilerine teşekkür ediyor; sağlık, başarı vekolaylıklar diliyorum.

ahmet.kocak16@hotmail.com