KANATLI HAYVAN PAZARI
Geçen pazar günü, Bursa Soğanlı Mahallesi’nde kurulan kanatlı hayvan pazarına gittim. Üzeri örtülü dört bir tarafı açık, iki dönümlük pazarda dolaşmaya başladım. Çoğunluğu tavuk horoz olan pazarda; hindi, kaz, ördeklerin yanında kuşlar da vardı. Kanatlı pazarı olur da onların yemlerini, ilaçlarını satan olmaz mı? Onlarda vardı.
Pazarda siyah veya beyaz renkli tavukların yanında; gri, alacalı, paçalı ve kahverengi tavuklar da doluydu. Denizli horozundan Hint (dövüş) horozuna kadar her çeşit horoz da bulmak mümkündü. Tavuk ve yumurtaları, bıldırcın ve yumurtaları da vardı. 
Bu tür yerleri gezmeyi pek severim. Geçen yıl bu zamanlar yine gitmiş on tane genç tavuk (ferik) almış, diğer tavukların arasına karıştırmıştım. Ev sahibi olan tavuklarım yeni gelen gariban tavukları birkaç gün dövdüler sonra alıştılar. 
Benim eski tavukların ibikleri kıpkırmızıyken yeni gelenlerin ibikleri soluktu. Bir süre sonra eski tavukların da ibiklerinin solmaya başlamasıyla tavuk değil dert aldığımı anladım. Tavuklar bitliymiş ve bit benim kümesi de sarmıştı. Yumurta alırken kollarıma sıvanınca bit ilacı alıp ilaçladım hepsini. Ne kadar ilaç kullandıysam, ne yaptıysam bitin önüne geçemedim. Kışın kesiliyor, yazın tekrar çıkıyorlardı. Mücadelem hâlâ sürmektedir.
Pazarda gezerken kafeslerde çeşit çeşit kuş getirmiş Ömer’le tanıştım. Kuşlarla ilgilendiğimi görünce o da benimle ilgilendi. Çay söyledi. Pazarın etrafında yere dökülmüş yemleri yiyen özgür serçeleri görünce kafeslerde olan kuşlara çok acıdım. Seslerinin ve tüylerinin güzel olması onları esir etmiş, özgürlüklerini ellerinden almıştı.
 Ömer’in kuşlar için yaptığı pazarlığa da tanık oldum. Yüz elli lira istediği kuşları yarı fiyatına kadar indirdi yine alan olmadı. 
Pazar yavaş yavaş dağılmaya başlayınca Ömer de kafesleri kamyonetinin kasasına taşımaya başladı. Ben de yardım ettim.
-Abi sen kuşları çok seviyorsun galiba. Evim buraya yakın istersen sen de benimle gel evdeki kuşları da göstereyim, dedi. Birlikte evine gittik. Üç katlı evinin giriş katını tamamen kuşlara ayırmış. Kafesleri içeri taşırken sordum:
-Ömer sen bu kuşları nasıl elde ediyorsun?   
-Araziye gider tuzak kurarım. Tuzağa yakalanan kuşlardan işe yarayanlarını alır buraya getiririm. Ayrıca çiftleştirip yavru çıkarmalarını da sağlarım.
-Ne iş yapıyorsun Ömer? 
-Abi çok işte çalıştım. Şimdi hiçbir iş yapmıyorum. Kuş yetiştirip satarak geçimimi sağlıyorum, dedi.
İçerisi; kanaryalar, çeşitli papağanlar, muhabbet kuşları, Hint bülbülleri, Bengal ispinozları gibi irili ufaklı kuş doluydu. Her odaya ayrı kuşları koymuş. İçerisi çok gürültülü olduğu gibi kokuyordu da. 
Hayvanları bir süre izledim. Hapis hallerine üzüldüm.
-Ömer, kuşlarını toptan alsam tanesini kaçtan verirsin? 
-Papağanlar hariç tanesini yüz liradan veririm. 
-Papağanların en ucuzları hangileri?
Şu odada olan küçük papağanları iki yüzden veririm, deyince oturup hesap yaptık. On bin liraya yüz otuz kuş satın aldım. Bir şartım vardı aldığım kuşları kamyonetiyle taşıyacaktı.
Hesap numarasına parayı havale ettim. Başladık kuşları kamyonetin kasasına taşımaya. Kuşlar evden dışarı çıkınca sevinçle ötmeye başladılar. Tüm mahalleyi kuş sesi kapladı. 
-Nereye gidiyoruz abi, diye sordu.
-Uludağ’ın Oteller Bölgesi’ne gidelim Ömer, dedim. Bir saat yolculuktan sonra oteller bölgesine vardık. Ormanlık alanda küçük bir derenin aktığı yerde durdurdum kamyoneti. Başladım kafeslerin kapaklarını açıp kuşları serbest bırakmaya. Benim kalbim kuşları özgürleştirdikçe sevinçle atarken Ömer’in kalbi üzüntüyle atıyordu.
-Yapma abi bunlar kafes kuşları doğada aç, susuz kalırlar, dedi. Kafeslerde kalan yemleri de yerlere döktük.
- Birkaç gün bu yemlerle idare ederler. Şu dereden de sularını içerler. Otellerin attığı yemek artıkları ile bir süre idare eder sonra kendilerine bir yaşam kurarlar, dedim. Kamyonete binip Bursa’ya doğru yola çıktık. Ömer hiç konuşmadı yol boyunca. İndiğimde;
- Neyi değiştirdin ki? Ben yine kuş yakalar, üretirim, dedi.
-O kuşlar için çok şey değişti Ömer. O kuşlar için her şey değişti, dedim.
ahmet.kocak16@hotmail.com