DESİNLER, NE DERLER, KEŞKE…
Neşet Ertaş’ın ünlü türküsü Kesik Çayır’da şöyle seslenir: “Ağam desinler desinler/Şeker yesinler/Şu kız şu oğlana/Vurgun desinler” dizelerindeki gibi; desinler, ne derler, ‘keşke’ler arasında sürüp gider yaşamımız.
Desinler…
*Lavabodan pantolon paçaları yukarı katlanmış, parmak arası terlikle odasına doğru giden amir, memur abdest aldığını, namaz kıldığını cümle âleme göstermek ister; “Ne Müslüman adam!” desinler…
*Amir, yanına gelmiş birbirinden güzel kadınlara büyüklüğünü göstermek ister. Odasına çekinerek giren odacısını bir güzel azarlar, kovar. O hareket büyüklüğünü göstermeye yetmemişse iş için gelen bir vatandaşı da kapı dışarı ederken:
“Görmüyor musun be adam toplantımız var. Çık dışarıda bekle. Kapıcı seni içeri alana kadar da gelme.” diyerek konuklarına hava atmak ister; ne kudretli adam desinler…
*Bir gün askerdeyim. Bir şeyi yapmayı unutmuşum. Yüzbaşı çağırdı. Başladı beni azarlamaya. Böyle şeylere gelemem. Öfkelendim adamı duvara dayayıp başladım yumruklamaya. Komutan can derdine düşünce başladı yalvarmaya. Aman dileyene el kalkmaz. Hemen bıraktım. Üstünü başını düzelttim. Yerine oturtup görevime gittim. “Vay be demek yüzbaşıyı” bakışları arasında “bir zamanlar kartaldı” desinler…
* Geçenlerde arabayla yeşil ışıkta beklerken bir çocuk camları silmeye başladı. Üzüldüm, yazığım geldi. Çocuğu çağırdım. Koşarak yanıma geldi. “Gel çocuk arabaya bin beni evinize götür.” dedim. Eve girdim ki yoksulluk diz boyu. Hemen cebimdeki tüm parayı hasta yatan babasına verdim. Annesi de evlere temizliğe gidiyormuş. Arabanın bagajını yiyeceklerle doldurup eve bıraktım. Her ay yardıma devam ederim. “Ne merhametli adam” desinler…
En güzel iyilik gizli yapılan iyiliktir.
İbadet de gizli, kabahat de…
Ne derler…
*Yaşı ilerleyince ekonomik durumu düzelmiştir. Gençliğinde hayalini kurduğu; “deri mont, deri pantolon giymeyi, kafasına de renkli bezler bağlamayı, boğazına kolye, bileğine kalın deri bileklikler takmayı ve motorlu bisikletine binip gezmeyi çok ister ama yapamaz sonra ne derler…
*Bir at almayı şık eyerinin üzerine bindiği atıyla kentin sokaklarında dörtnala dolaşmayı hayal eder ve gerçekleştiremez. Sonra: “ne derler…
*Kent içinde gezerken duyduğu müzikle dans etmek gelir içinden. Her defasında gerçekleştiremez sonra, “ne derler…
*Saçlarını mor renge boyatıp gezmek ister, yapamaz sonra, “ne derler…
Keşke;
*Keşke başkalarının benden beklediği hayatı sürmek yerine düşlerimi gerçekleştirecek cesaretim olsaydı…
*Keşke bu kadar çok çalışmasaydım…
*Keşke duygularımı dile getirmeye cesaretim olsaydı…
*Keşke arkadaşlarımla daha fazla vakit geçirseydim…
*Keşke kendime daha çok mutlu olmak için izin verseydim...
*Keşke hayatımı başkalarına göre yaşamasaydım...
.
Oysaki;
*Hayatı çok fazla sorgulama, harekete geç ve gerekeni şimdi yap.
*Hayatta neye tutku duyuyorsan peşinden gitmeli ve bu yolda ‘hayır’ı bir cevap olarak kabul etmemelisin.
*Başkalarının ne düşündüğü önemli değil çünkü her halükarda yine aynısını düşünecekler.
*Bir gün kalkacaksınız ve hep hayal ettiğiniz şeyleri yapmaya vakit kalmamış olacak. Şimdi tam zamanıdır. Harekete geçin.
*Tekne limanda güvendedir. Ama teknenin amacı bu değildir.
*Güzel mumlarını yak, güzel çarşaflarını ser, çeyizindeki yemek takımını kullan. Özel günleri bekleme, bugün gayet de özel!
*Başkalarının senin hakkında ne düşündüğünden sana ne!
*Hayat Güzel bir pakette değil ve kurdeleyle bağlı değil ama yine de en güzel hediye.
“Desinler”le “ne derler” arasında geçen yaşam, “keşke”lerle sona erer…
Şöhret, gençlik ve gurur; mezar hepsini alır.” Victor Hugo
ahmet.kocak16@hotmail.com