ÖZGÜR ÖZEL BURSA’DAYDI


Meclisin gerilimli toplantılarının birinde Özgür Özel bağırarak:
“Silah arkadaşların sana haklarını helal etmeyerek öldüler…” Yüzü ekşiyen, hadi oradan mimikleri içindeki bakan Hulusi Akar:
“Keşke Atatürk’ümüzün partisinde sizin gibi bir gurup başkan vekili olmasaydı…” 
Oldu sayın bakan oldu. Hatta Atatürk’ümüzün partisine genel başkan bile oldu.
Özgür Özel dün Yıldırım Barış Manço Kültür Merkezi’nde partisine yeni üye olan altı yüz elli (Mevcut üyelerin yüzde onu kadar) vatandaşa rozetlerini takmak için geldi. Davette saat on dokuzda tören başlayacak yazıyordu. On dokuzda salonun balkonunda ancak yer bulabildim. Öyle çok kalabalık vardı.
Hemşerim Barış Eryılmaz ile sağdan soldan (daha çok soldan)söyleşerek Özgür Beyi bekledik hamama dönmüş salonda. Bir saat sonra görevliler:
 “Genel başkanımız buraya gelmek için bulundukları yerden ayrıldılar.”
“Genel başkanımız çok yaklaştılar.”
“Genel başkanımız geldiler birazdan salona teşrif edecekler…” derken müziğin sesi sonuna kadar açıldı. İzmir’in dağlarında çiçekler açtı, Atatürk Samsun’dan bir daha geldi derken salondaki hareketlilik ve stres arttı. Gerilimden kalp atışlarım iyice hızlandı. (Zaten ortam sıcak bu kadar gerilimi dilerim kalbim kaldırır.) Önce basın mensupları girdi salona. Kameralar çekim yapıyor, flaşlar patlıyordu. Cep telefonuyla çekim yapanlar çoktu. Görevli bağırarak:
“Genel başkanımız salonda. Hoş geldiniz sayın genel başkanımız!” diye anons ederken gözlerim; Cüneyt Arkın gibi iri yarı, sağa sola tekmeler tokatlar atan, bir tekmesiyle on kişiyi deviren (Geçen gün DEM Parti milletvekili AKP’lilere ‘hırsızlar’ dedi diye eski bakan şimdi milletvekili olan adamın tekme ve tokatları gibi.) birini aradı bulamadı. Gele gele; saçlarını kısa kestirmiş, bir yetmiş boylarında, efendice biri geldi. Diğer yanımda oturan adam:
“CHP seçmeni sağa sola tekmeler, yumruklar atan adamları sevmezler. Öyle bir şey yapılmasından utanç duyarlar. Onlar kafası çalışan, alçak gönüllü, iyi eğitimli, yeri geldiğinde sözleriyle had bildiren genel başkan severler.” dedi aklımdan geçenleri okumuş gibi. 
İlçe başkanı İlhami Gün ve İl başkanı Nihat Yeşiltaş’ın konuşmalarının ardından Özgür Bey konuşma yaptı. Konuşmasında özetle;
*Göreve geldiği kısa süre içinde yetmiş bin yeni üye kazandıklarını, işlemleri devam eden otuz bin vatandaş da eklenince yüz bin yeni üyeleri olacağını,
*Yapılan anketlerde oylarının sürekli artış gösterdiğini, şu anda iktidar ortaklarına yüzde sekiz fark attıklarını,
*Bu zamana kadar uygulamadıkları belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumu’na olan borçlarının kaynağından kesilmesinin belediyeleri başarısız göstermek için olduğunu, gerekirse çöpleri kendi elleriyle toplayıp bu fırsatı iktidar partisine vermeyeceğini,
*CHP’nin en eski parti olduğunu, bu ulu çınarı ekenlerin Atatürk ve silah arkadaşları olduğunu, şehit kanlarıyla sulandığını, o nedenle asla yıkılmayacağını,
*Yıllık kişi başı geliri dört bin beş yüz dolar olan yerlerde işinin olmayacağını, kişi başı düşen geliri elli beş bin dolar olan Avrupa Birliği’nde yer alacaklarını hatta iktidara gelirlerse o rakamın da üzerine çıkaracaklarını,
*İktidara geldiklerinde altı sıfır atmayacaklarını sadece bir sıfır atacaklarını, aylıklardaki sıfıra dokunmayacaklarını, (Böyle olacağını düşününce gülesimden yazamadım. Düşünsenize; aylığınız aynı; akaryakıt dört lira, ekmek bir lira, etin kilosu kırk lira, belediye otobüsü ve dolmuşlar iki lira… olsa ne kadar güzel olurdu değil mi? İşte Avrupa birliğinde yaşayan insanların büyük çoğunluğu böyle yaşıyor.)
*Bu partinin tapusunun ne şimdiki genel başkanda ne geçmişteki genel başkanlarda ne de üyelerde olmadığını; bu partinin tapusunun Mustafa Kemal Atatürk’te olduğunu söyledi.
Ardından sembolik olarak on beş yirmi yeni üyeye rozetlerini kendi elleriyle takıp basına poz verdirdi. Yeni üyelerin genç insanlardan oluşması dikkatimi çekti. Geriye kalanları rozetlerinin genel başkan salondan ayrıldıktan sonra takılacağını söylediler.
Yoğun kalabalıktan klimaları yetersiz kalan salondan kendimi dışarı attım. Genel başkanın salondan ayrılırken ki telaşı, coşkuyu gözlemleyemedim. 
Dışarıda serin ve temiz bir hava vardı. Serinledikten, biraz ferahladıktan sonra içimden:
 Hadi bakalım Özgür Özel, yolun tezden açılsın da bize o güzel, bolluk içinde yaşatmayı vaat ettiğiniz günler çabuk gelsin, dilekleri içinde eve döndüm.
ahmet.kocal16@hotmail.com