GEÇİM SIKINTISI YENİ DELİLER ÜRETİYOR


Olayın yaşandığı tarih 22Kasım 1986’dır. Oğlum epeydir evde ve kreşte hapis kaldı. Cumartesi günü eve yakın Gaziantep’in en büyük çocuk parkına götürdüm. O, parkta oynarken Şenyurt Caddesi her zamanki tekdüzeliğinin dışında bir gün yaşıyordu.
Her zaman engelsiz, hareket halinde olan taşıtların önünde bir engel vardı. Bu engel; ne hendek, ne araba, ne hayvan ne de bir trafik kazasıdır. Bu engel kırklı yaşlarında gösteren; esmer, normal giysiler içinde bir adamdı.


 Adama dikkat kesildim. Yavaş hareket eden otomobillerin kaputlarına iki elini koyup perende atmaya çalışıyor. Onu gören taşıtlar ani fren sesleri arasında önce yavaşlıyor sonra yavaşça yanından geçip uzaklaşıyorlar. Sanki yola çıkmış bir hayvan görmüş de ondan uzaklaşıyormuş gibiydiler. Aracından inip onu kenara götürmek akıllarından geçmiyor, sarhoştur diye düşünüyorlar. Bir kamyon geliyor. Adam yavaş giden kamyonun kasasına eliyle vuruyor, ayağıyla tekmeler savuruyor. Kamyonun ardından gelen belediye otobüsünün önüne çıkıyor. Otobüs şoförü sinirli sinirli el hareketleri yapıyor. Adamın kenara çekildiğini görünce yavaş yavaş uzaklaşırken peşinden koşan adam otobüsün kaportasına yumruklar tekmeler savuruyor. Otobüs şoförü arkasından gelen pata küte seslere dişini sıkarak katlanıyor.
Adamın etrafında oldukça seyrek, uzağında ise sık bir insan kalabalığı oluşmaya başladı. Bir kamyonete saldırınca, kamyonet sürücüsü adamı kolundan tutarak kaldırıma bırakıp yoluna devam etti.


 Adamcağız kaldırımda bulduğu; çöp tenekesi olarak kullanılan on sekiz kiloluk yağ tenekesiyle savaşmaya başladı. Tenekeyi yerden yere vuruyor, tekmeleyerek yine yola çıkıyor, trafiğe ve insan kalabalığına aldırmadan tenekeyi ayaklarıyla eziyor, yumrukluyor. Yerden bulduğu sopayla tenekeyi ezmeye çalışıyor. Tenekede artık eğilecek yer kalmayınca eline alıp kendisini izleyen kalabalığa doğru fırlatıyor. Kalabalıkta bir dalgalanma oluyor ve tekrar duruluyor.
Elindeki sopayla dükkânların kepenklerine saldırmaya başladı şimdi de. Kepenklerden çıkan sesler izleyici sayısını iyice artırdı. Bazı iş yerlerinin camlarını kırdı. Bir apartmanın demir kapısına elindeki odunla saldırdı bu sefer. Odun kırılınca yerden aldığı kaldırım taşı ile saldırmaya devam ederken apartmandan kadınlar aşağı sarkmış olanı biteni kuşbakışı, kesintisiz izliyorlar.


-Adam sarhoş galiba?
-Ne sarhoşu komşu delidir deli. Hem de tımarhaneden kaçmış bir deli.
-Burada tımarhane var mı ki kaçsın kız?


-Bak bak şu kadın adamı görünce nasıl da koşarak kaldırıma kaçtı. Çok komik!
-Ne yapsın kadın kaçmasın da.
-Bak bak ayakkabısının topuğu çıkınca ikisini de attı. Bu ne rezalet? Biri polis çağırsın!
Başlar pencereden çekildi. Sesler kesildi. Biraz sonra kapıyla savaşan adamın başından aşağı sular döküldü. Kapıyla savaşı bırakan adamın başına her kattan ayrı ayrı kovalar dökülmeye devam edince suyun nereden geldiğine aldırış etmeyen adam iki kolunu yukarı kaldırıp- ilk defa görüyormuş gibi-kendine baktı. 
Sudan çıkmış balığa dönen adam yavaş yavaş ceketini çıkardı, savaştığı, düşman kapıya astı. Komşu apartmanın kapısına gelince durdu; gömleğini de o kapıya astı. Önü yırtık atletini de gömleğin üzerine astıktan sonra geriye çekilip giysilerine baktı. Ceketinin düşman kapıda kaldığını düşünmüş olmalı ki hemen gidip sertçe ceketini alıp kapıya son bir tekme daha atıp ceketini de dost kapıya astı, düzeltti. Kalabalık içinden biri:
-Pantolonu da çıkar, diye bağırınca, seni mi kıracağım, der gibi sesin geldiği tarafa baktı. Elleri hemen ıslak pantolonun kemerine gitti. Onu da dost kapıya astı. Kalabalık içinden başka birinin sesi duyuldu:
-Külotu da çıkar lan! Elleri külota gitti. Külotu dizlerine kadar indirip o durumda yürümeye devam etti. Kadınlar çığlık atınca külotu geri yukarı çekti. Yukarı çekerken cinsel organının külotun deliğinden dışarı çıktığının farkında bile değildi.
-İndir külotu. İndir külotu, seslerine bu kez aldırış etmedi. Külot inince çığlık atan kadınların çığlıklarını duymak istemiyordu besbelli. Adamı ilk kez gören kadınlar çok rahatsız oluyor, bir daha adamdan tarafa bakmıyorlardı.
Etraftan sesler duyuluyordu:


- Vah zavallı adam vah! Biz bu soğukta pardösüyle üşüyoruz...
-Deliler üşümezmiş.
-Yahu bir kişi polisi arasın Allah aşkına! Bu adamı alıp gitsinler. Bu ne rezalet!
-Polisler bu adamı fena döver vallahi.


Yakındaki eczaneye girdim; “Polisi arasanız da şu zavallı adamı götürseler” dedim. Aradılar. Bir süre sonra polis geldi. Bir saat içinde kimsenin aklına polisi aramak gelmemişti. Aslında gelmiştir de onlara seyir lazım olduğu için aramamışlardır belki de… Etraftaki konuşulanları dinledim;
-Yahu bu bizim Hüseyin.


-Ne, sen bu adamı tanıyor musun?
-Evet tanıyorum. Küçük bir devlet memurudur kendisi. Geçim sıkıntısı içindeydi. Benden de borç para almıştı. Ödeyemedi. İşinde gücünde, sessiz sedasız bir insandı. On aydır kirasını ödeyemeyince ev sahibi dün evden atmış. Geceyi eşi ve çocuklarıyla sokakta geçirince aklını oynatmış.
-Hemen bir gecede mi oynatmış birader?
- Bir gecede olur mu? Yıllardır biriken sıkıtılar üst üste gelince dün gece, bardağı taşıran son damla olmuş besbelli.
Polis aracı geldi. Yanında durdu. Onu kolundan tutarak araca öylece bindirmek istediler. O, ısrarla giysilerini işaret ediyordu. İzleyicilerden biri koşarak dost kapıdan giysilerini getirip adama verdi. Hâlâ sular damlayan giysilerini bağrına basan adam polis arabasına bindi gitti.
ahmet.kocak16@hotmail.com